0
Yorum
1
Beğeni
4,9
Puan
1370
Okunma
Tam şuramdan girdi
Mızrak uçlu bir yalnızlık
Sesim kuş gibi ötüşürken
Cam gibi gözlerinin önünde
Kırıldım aynalar gibi darmadağın
Hangi yaralı kuşun acısında kessem boynumu
Nefesim düğümlenmişken düşüncelerime
Kimi düşlerimden atıp hafifçe kapılmalıyım ardına
Sallanırken gözlerim taşan nehirler gibi
Taşları hareketlendiren acılarım
Akrep yuvalarının sırdaşı gibi
Uykularda uzak ülkelerin toprağını dövmek
Ayak izlerine dolan gece gibi peşinde
Esir alınmış bulutların gezgin coğrafyasında
Gözlerim aşılmış bir dağ gibi mağdur…
Sebepleri gömdüm çiçeklerin avuçlarına
Renkleri solmuş güllerin kırıntılarında
Kollarım bir uçurtma gibi açılmış semaya
Bir fikri kovalıyor gibiyim
Evimi bağlamışım sesime çığlıklarımın arasında
Bulutlara komşu bir yoldaş gibi süzülmekteyim
Gözyaşlarımdan kardığım duvarların arasında
Bir fiil kırık bir cam gibiyim avuçlarıma dolan…
Kaç kelimelik aşk getirdin dilime
Öyle taş gibi un ufak ederek gidebilmek için
Eski sözcükleri küpe yapıp kulağıma
Dişlerimden dudaklarıma sarılmışım
Defterlerin sayfaları karışık
Adın gibi eminsin unutulmayacaksın
Radyolarda şarkılar seni çaldığında
Ağlamaklı saatlerin terazilerinde ağır basacaksın
En güçlü olduğum anlarda bir çekiç gibi
Adın alnıma çakılı...
Bir sabah yürüyüşünde güneşi gezdirirken
Bu şehri ağlayan tüm yıldızlar gözlerimde
Bir simitle bir bardak çay için bırakıp öylece
Kaçıp gidilecek yerler ararım ayak izlerinde
Afişlerde adın boyundan büyük yazıldığında
Belki biraz yüzün sarkık ve saçların başka
Bir şiirden çıkmış koşar gibi dizelerin arasında
Denizi karıştıran gemilerin sesinde
Günler senin yüzünden karıştığında
Kapısı olmayan ceplere adım attığında bedenim
Boş kadehlerin kırıldığı meyhanelerde
Olmayacaksın bir şarkı yada biraz su…
Dişlerim cam kesiği gibi doluşurken ağzıma
Kumları yontan dalgalar gibi sızlamakta sözcükler
Kaleleri yıkan topların altındaki taş sanki yüreğim
Örülecek bir insan boyundan öte yükseklikte
Sinirimin ağzında kızgın yağ gibi dökülüyorum içime
Bir dağı saran ip yumağı bulutlara asılmışım
İpekten bir hayali yakar gibi kızıl güneşe dönük
Ağır bir yüksün içime telafisi zor yaralar açıyor geçişlerin…
Yılların arasında unutulmuş gibi boğulurken
Ağır yaralı taşır gibi koşan ayaklarım durgun
Yüzleri kapalı resimler bir yudum hayat gibi
Çığırtkan ve öyle renkleri kaybolmuş kapkara zift sanki
Hatıraları sakladığım ormanları yakıyorum
Yutkunduğum öyle zamanlarda bir bıçak gözlerinden bir parça
Ümitleri açılarak tüketmiş kaderin hayalisin
Ağırlaştığında bedenim beni taşıyan o vaatler
Bir mermi gibi vurulduğunda musallaya başım
Neresinden dönülür ki sana geri
Sebebimsin diyerek arta kalmış ezgilere
Hala üzerimdeyken yaslandığım omuzlara
Deniz hala sen gibi kokar mı ardımda
Güneş aynı suçu üstünde doğar mı
Dalgalar kızgın bir maşa gibi
Hala çocuk özlemlerinde seni
Aramak için çıkıp sokaklarda dolaşır mı
Hiç savaşmadan ölünür mü
Öldün mü yüreğini delip geçtiğinde
O masum bakışlar…
//Se
5.0
86% (6)
4.0
14% (1)