4
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1405
Okunma
Güneş dallara konmuş yine gamzelerinde
Suspus bulutlar bir yangın yeri
Uçurtmalar kuşlar gibi sakin ve uzak
Denizin içinden sahile koşuyor dalgalar
Uzak ülkelerin içinden sıyrılmış bir yara gibi
Trenler dağların arasından kopmuş
Yanık yüzlere değen rüzgar gibi
Yollar düğümlenmiş
Bir hediyenin üzerindeki kurdele sanki
Parmakların avuçlarını kanatırken
Bir nehir gibi dolanıyorum gözlerinde
Kıvrılıp fikirlerime
Çivi gibi seni saklarken
Gün geçtikçe aralıyorsun
Ayrılık kapısını içimde…
Artık boşluğa açılıyor
Silinen gözlerimdeki resimlerin
Anılar yaralarımın üzerindeki dikişler gibi
Atarak acıları bir bir saplıyor yüreğime
Yalnız zilleri çalan parmaklar gibi
Issız bir ada misali
Yalnızlık giyilen acılar hapishanesinde
Arayışlar yokuş yukarı bir hilal gibi çakılmış geceye
Kaçışlar basit
Cevaplar bir yılkı atı dağı aşan
Kelimeler kifayetsiz dilsiz bir bedevinin bohçasında
Kâğıtları eskiten gözlerin susmuyordu bir zamanlar
Yalnız sana hak sanki bu gitmeler…
Gözlerin ayak izi bırakmış
Artık sen ırak bir memleketsin
Ve kes artık ipleri darağacından
Dar bir köşe bir ücra elveda indir
Boynumda kolye izin…
İsimler güzeldi
Bulutlara resimler çizerken gökyüzü
Kuşlar uçarken deniz
Kıyısında konaklarken gemiler
Sabahları çay bardaklarında dudak izin varken
Kapının o eski gıcırtısı ayak seslerinde
Saçlarında rüzgâr varsa eğer sabahlar
Yağmurlar güzeldi eğer seninle yürüyorsam
İlkbaharda ağaçlara kazınmışsa adımız
Kar yağıyorsa eğer avuçlarımda elin
Her şey sen bir anlam ifade ettiğinde güzeldi
Yanımdaki boşlukları doldurduğunda adın
Çözülmez değildim
Bıraktım gözlerini içimde
İç geçirdiğim gecelerde
Geçmedi acın tenden tene…
Gözlerimden kaçmak için denizler dalgalı
Karaya vuracak kadar çılgın kayıklar
Anahtarlar sahipsiz
Kanatları kırık bulutlara dadanmış kuşlar
Yine kapalı kapılar
Sabaha koşan soğuk bir karanlık
Yine bir başkasından kalmış yarın ceplerimde
Uykusuz bir saat çarkında dişlerim
Çınlamakta olan bir hayat vicdanım
Kalbim tenha bir durak
Uğrak bir kelime tacirinin ayaklarında
Yorgun bakışlarımdan süzülme kayalıklar
Giderek azalıyor
Yere yakınlaşmakta çıktığım bulutlar
Bir parça özgürüm içinde
Elinde tut prangaları
Uzat ipi bulutlara
Çek beni kendine
Gökyüzünden ne tutabilirsem sana…
İzmaritler dudaklarımda tükenirken
Usulca kaldırımlara yığılan gölgelerdeyim
Kırık camlara sürterken ruhumun acı yanlarını
Işıkların arasından sıyrılan bir bıçak gibi
Uzanıyorum kaldırım taşlarına
Ve hala bedenimi sıcak bir nefes titretiyor
Direniyorum kurşunun yolundan akan kanım gibi
Yere dağılmış acıları süpüren rüzgâr
Birazdan gelecek ruhumun alıcısı
Uyumak için sokaklar
Böyle uzun ve sığmak için dar
Taştan bir mezar bu şehir
Yıkmak için kötüleştiğim
Ve bittiğim bir saat yönümü aksine çeviren…
Cam kadar keskin karanlık
Atıldığım denizin rengini karartan
Bir iki el silah sesine yanan barut gibi
Alnıma sarılan lekeden ibaret
Doldurulmuş fişekler gibi aniden sıkılmışım gözlerinden
Vur içimdeki yüzü kesik o küçük veledi
Gökyüzünde tutulmalar hep kızıl
Ve bulutlar toprağa düşünce parçalanıyor
Uzun geceler
Boş satırlara çıkıyor
Nedensiz ve neden sen siz
Bitti sanki ucu körleşen acılar
Kaldırma zamanı üstüne yığılmış zamanı
Zor ayağı kısa taburelerde ölebilmek
Ve yık canımı canına taşıdım onca yolu sana…
Kazıdım
Aya sırtını dönen yüzündeki o toprağı
Ruhum buğday rengi bir alev sanki
Külleri zihnime eken
Kayıp yolcunun günlüğündeki o amaç
Sabah ışıkları saklıyorum gecelerden kaçarak
Ve denize hasret batan bir gemi gibi gözlerim yaşlı
Hapis dilime zararım içimde
Lal bir heceden doğma yalnızlık içerim
Ve her gece deniz kokar sarhoş gözlerim
En ücra köşelerime çekilmiş
Yenik bir savaşçı gibi içime akarım
Bakma yüzüme
Darmadağın bir ayna gibi
Kesik yaralar bağlarım
Göğsüm derin
İçim kayalık
Ve yeryüzümde okunaklı değil acılarım
Şarkılar boş sokaklar gibi adımlıyor artık bedenimi
Dudaklarımda yürünesi bir ayrılık
Sonunda yıkılıyor
Dudaklarım ansızın çalan titrek bir ezgiyle
Yoksun artık martıların denizden koptuğu anlarda
Çiçekleri ezerken yağmur damlaları
Kırık yaprakların çiğ tanelerine teslim vedalarında
İrkilmiş yalnızlığım kavrulmuş kumlar gibi
Susuz ve kurak yeniden dönüyor
Sesine aşık plaklar aynı yöne
Kırılgan kemiklerim
Aynı yöne eğiliyor dizlerim
Sana dönerken
Yeniden aşka geliyor bedenim
Gömdüm seni yüzümün döndüğü yöne
Kapandı seni anlatan kitaplar
Kırıldı camdan kadehler
İçimden geçti sen sanılan bir yolcu
Duy artık
Sesimde sevgi yok sana…
Kayıp anlamları biriktirmiş bir yuva göğsüm
Sen yönünde kaybedilmiş her savaş
Her geceye çizilmiş ruhu yok bu şehrin
Kalabalıklar kuru ve ayaz kimsesiz bir sokak
Bambaşka acılar çıkıyor duvarların ardından
Kırık canımın parçalarında sessiz sedasız
Bırakıp gidiyorum
Açılıp bir denizin kıyısından
Akşamları is kokulu yalnız kapıların arasından
Ayarsız iki saat gibi
Sen sağ tarafı çökmüş bir mağdur
Ben solu aksak bir yabancıyım
Seni basacak yara yok
Üstünde adın yazılı
Bırak artık al aklımı
Düşüncelerin arasında anlamsız
Çıkar at zarları
Hepsi tek ve çıkar beni aralarından
Kayıp et kalben sadece bir et…
//Se
5.0
100% (2)