11
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1571
Okunma

ne zaman dilime
esrik bir iklim sürsem
mor hüzünler yağar gökyüzünden!
toprak ana yanık bağrını açar güneşe
kavrulur sol yanında ki ateş
kuşbakışı ütopyasında güzlenir yediverenler
feryat figan börtü-böcek
çatlar dudakları geçmiş zaman izleri
aşık olma mevsimi!
ve…
geleceğe yelken açarken ılık badem ağaçları
tutunur köklerine uçurum çiçeği
ki; onlar…
kayaların tuzundan alır sevdalarını
hüzzam makamı;
lügatini yırtarken gökyüzünde gecenin
küf rengi yaşlı sandallar çeker küreğini geçmişin
çırpınan Ak deniz ortasında oynaşırken yıldızlar
bir de:
aşk vurgunu martılar
kanat çırpar asi rüzgâr peşinde
sen…
hırçın dağ aslanı gibi
yırtarken pençelerini göğsünden
dalga kıranlar öper sarp kayalıkları
tan kızıllığında köpürürken korsan koyunun dudakları
sevgiyi yudumlamak var ya!...
demli çay kıvamı içilen,
çaycı şükran bacının elinden…
yine başım duman duman hasret tüter
kum taneleri ile çizerim hayalini denize
çağırır kız kulesi yangınları içimin eriyen isyanları
el insaf düşer alın terinde ki damlalardan
gözlerine tutunurum
içimi yakan sensizliğinde acıların
bak işte!
yine topuklarını kurşunluyorum gecenin
ruhuma dökülüyor çağlayanlardan gurbet
saba makamında deniz!
yosunlar ar damarını çatlatırken,
kilit vurdum, ellerinde eriyen yüreğime
el değmedi!
ne kadınlığıma eş eteğime,
ne de;sende bıraktığım yegane gönlüme
tarih yazmadı bir daha ferman.
senden sonra!
olmadı ruhuma derman…
5.0
100% (10)