1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
913
Okunma
Üflemekle gezmeyi aynı düşüncede
Telaffuz ederim…
Kuvvetlice terk edildiğimde
Dudaklarım gözyaşlarımın çıkmazındadır…
Kapılar kırılmaz dillerini keserim adını anmasınlar…
Delice severim
Ve olmadık anlarda
En çokta sensiz çekildiğim resimlerde ölürüm…
Arkamdan koşan
Sabah çayımdaki yarım şeker adamların
Ve yemeyiz zorla sevdiğim ıspanak savaşçılarının
Meçhul hesaplaşmasında çok sanatsal ölürüm…
Bir limon ekşiliğinde çokta az
Buruşmuş bir yüzle
Gülerim… Sahipsizim ben
Çaysız içilmem ama
Bir sabah güneş ışığında
Hayır demem asla içimde…
Ben akıtırım içimi bir çatlak bulduğumda
Bir cepten diğer cebe giden emanet
Bir paraya benzer yüzüm
Eskimesine dayanamam hemen yırtılırım
En orta yerimden…
Susarım bir Kızkulesi endamında
Üstümden geçen ayın ayaklarını tanırım
Her ölü önce bende yıkanır…
Telaşlıca el sallar gemiler
Suratlarında bir şampanya sarhoşluğu
Akarken bütün dualar
Denizkızlarının avuçlarında…
Benimi tanıyor yoksa sarhoşluğunda
Benzetmeler mi karışır bilmeden öleceğim…
Ayaklarımın adımları kadar
Uzar sakalım
Düşünürcesine keserim her yerimi
Kan oluğu… Boğuk seslerimle… Kol kırığı
Bir yağmuru dirsek oluklarında yutarım…
Ağlamaya başlarım
Başlasam
Şehir ölür ve tanrının elinde
Hiçbir suni solunum güneşi yoktur…
Ne kuru bir şehir nede ıslak bir mendilden
Daireler oturulmaz haldedir…
Ziyandır artık kayıt altındaki
Her tarlanın vereceği haraç
Bir dahaki bahara kalırım hep…
Nerede soluyorsa bir çiçek
Orası ana sütünün haram edildiği gözyaşıyla
Yıkanmıştır…
Sevmekle ölmeyi bir kabul ederim
Severken ölünürde
Ölürken sadece tanrıyı sevenlerle aynı
Karmayın hamurumu
Sütüme zeval gelmesin içimde…
Ben çok Anacımı severim…
Bir daha cennet koklayamam belki diye…
Herkes bir dua ister ölürken
Ölürsem dua et arkamdan dersin
Avuçlarımda cehennemi söndürecek kadar
Sevgi yok…
Sus pus bir yolun sonuna giden bir
Yolcuyumdur…
İstediklerimden arta kalırım
Ellerim ve parmaklarım kesildiğinde…
Yüzüne dokunamam
Saçlarını taramadan geceye devrilir başım
Oyuk bir yastığın içinde yılanlara sokulur
Zehir solurum…
Ölürüm…
Oysa yaşamak her yerdedir
Derim
Dediklerimle yaşayamıyorsam…
Susmakta bir yere varmak kadar ölme şeklidir…
Ama nerede seversen
Orada gözler ayrılık düğümde oyunlar oynar…
Sarılır bir dantelin ucuna yok olur
Birbirini tanımanlar arasında…
İplerimi bir denizin diğer yakasına
Bağladığımda
İki dudağın sevinir…
Ve asla bir daha göremezsin
Bir şehrin ayaklandığını…
Bir kat daha boya ister dudakların…
Öpmeye resimlik kâğıtlar saklarım mektup
Zarflarında…
Akşam gecelerinin en balıklama
Deniz kıyısına yakın sahilinde uyumakla
Göğsünde derin iç çekişlerin arasında sarhoş olarak
Ölmeyi yeğlerim geçersin içimden
Ben ölürüm…
Bir notanın ucundan bir merhabayı
Çalar gibi şarkılara daldığım anlarda
Giyindiğim ayrılıkların altında
Bir Han duvarları ve bir Ahmet Haşim
Merdiveninden çıkar gibi
(Bu iki şiiri ezberlemişimdir sadece ilk okuyuşumda)
Gözyaşlarınla sulandırılmış
Bir şişeyi deviriyorum gözlerime…
Görmeden bulduğum her sokak
Senin ardından yapılmış
Görsen ben ne kadar güzelde koşarmışım…
Nasıl sevdiysem tırnaklarım hala
Kapı eşiğinizi kemirmekte
Ve dişlerimden yoksunum dil suçlarını hep
İçerlediğimden…
Telefon numaralarını çevirirken dönmez ellerim artık
Hemen anlaşılır
Sensiz oluşum…
Ses tellerimden hep ayrılık okunur artık…
Çok az bir sesle gidildiğinden beri
Çok uzaklara
Ben hep uzağım kendime
İçim içimi duymazken
Daha da çok sevişiyorum aslında cesedinle…
Parmaklarım bir avuç çorba tasının içinde
Kırılırken
Ne çok açmışım meğer
Yedikçe doymuyormuş insan…
Adım selamlık kahvehane sıralarında
Yok yazılınca
Hatırlardım yine sensizliğe gitmemişim…
Kurak dudaklarım en güzel sen ağladığında
Yeşillenir ve
Bir başka kan ağlar kopardıkça çiçeklerim…
Çok güzel kalırdım ben
Nede güzel yalan söylerim
Su içerken de yılanın kuyruğundadır gözüm…
(Se)
5.0
100% (2)