8
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1026
Okunma
gidiyorum
susturulduğum neyim varsa asıyorum kör ağaca
ve sonra bir solukla uçuruyorum kayalara masalımı
bahar ruhumun zemininde aşınıyor
düşüyor mavi ürperti sessizliğe
sığışamıyorum başka bir görüntünün
aynasına...
başı ezildi sevdanın
öksüz kalan gençliğimin intiharıydın sen
son adımım son yolcum toprağın teninde
şehrin ışıklarına dolanınca
topal kaldım dünlerin getirdiği aydınlığa
onca bulut arasından sen en çok bana gülerdin
ölülerse yalnızca karanlığa...
hüzün içti kızlığım
dudaklarımda badem badem yara damlalar akıtırken siyah
gönlüm her mevsim son/bahar oldu ertelenen yaşam/a
yamalarını sakladım aşkın yüklü yalnızlığa
oysa yüzümde bir yüz/dü silüetin
akşam oldu sustu sevinci gözlerimin
karanlığın son durak demlerinde
acıma inat uçuruver Eylül yangnımı
bana bir gülüver
gidiyorsun
tarihlere kar yağıyor ilk öpüşleri gibi sevdanın
cemrelerimle büyüyen aralık akşamlarında hiçbir yatak güzel değil
yankılar başımda ağrı
uyuyamıyorum
inse gölgeler soluğumdan
kusursuz mevsim olacağım
-ölüm bestesi çalınıyor
gel ecelin koynunda uyuyalım-
alacakaranlıkta gurbet oluyor içim
güller ağlıyor arkamda
ya orkidelerim boynunu büküyor çukur bir tasa
kekeme sözcüklerim üşüyor heybetimde
yok ellerim ayaklarım
kötü düşüncelerim...
ölüm var uyandırılmayı bekleyen sadece
5.0
100% (16)