5
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1172
Okunma
Ödünç bir hüzün bıraktın şehre
kaldırımları ayrılık siyahına boyadın
her geçtiğim sokakta
yarım kalmış hayatlar
ve ayaklarından kalan
sızlanışlar buldum senin
her gittiğim uçurum yokluğunu anlattı
öyle öldüm ki yalnızlığımın kıyısında
ne zaman ağladıysam
o zaman tükendim işte!
gece fenerleri yanıyordu köşe başlarında
kadınları bir çıkmaza varıyordu sokakların
düşlerimden alaca sis bulutları kopuyordu
ve cinsel bir form adıyla bırakıyordum geçmişi kendi haline
ama nereden geçtiysem
ansızın dönüyordum ardıma
ardım siyah, ardım lanet, ardım felaketken
gecenin ıssızlığında sen olmuyordun
sokak lambaları yaşadığın karanlığı aydınlatmıyordu bir türlü
mazgallardan bitkinliğim akıyordu aşağı
sidik kokuyordu, leş kokuyordu ayrılığın bataklıkları
lüzumsuz bir arayış oluyordu çırpınışlarım
kedi gözleri gibi büyüyüp de önümde
birden yok oluyordun sen
şehre bir hüzün çöküyordu
ve hayat duruyordu yüreğimin sokaklarında
ısmarlama bir sevince hasret kalıyordu insan
bir yalnızlık bıraktın şehre
zifir bir çaresizlik
öyle çoğaldın ki içimde
yokluğun hiç eksiltmedi seni
beni bıraktığın lâl akşamların zülfüne
düşümde bir tutam koparıp da saçından
teninin memleket kokusunu ektim kaç zaman!
ödünç bir hüzün bıraktın şehre
ben seni bırakmadım!
Nevzat KONŞER
Mayıs 06
5.0
100% (4)