14
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1951
Okunma

Tutundu saçaklarından hayatın
sallandı dörtnala atlıkarıncada
çırpındı avazı çıktığınca
kimse duymadı figanı kanımca
sağırdı kulakları vadenin
akıp giden...
filizleri kurumuş çınarın
muson yağmuru da ıslatmaz köklerini
ecelin zehri damlamış kulaklarına
çınlayan;
/ölümün sesi/
kara bir ben böğrümde zonklayan
kapı eşiğinden geçerken ayaklarım
geride bıraktığım
gizli bir sanduka içinde vasiyetim
yaşadıklarım/yaşayamadıklarım
kır saçlarımda döküldü avuçlarıma
kâkülüme yapışan çapkınlıklarım
affettiğim olduğu gibi
hiç affetmeyeceklerimde var
götürdüğüm kefen bezinde
ak/tı düşlerim
aktı mobilyalarım
duy(g)um gibi
hançerine yenik düş(tü)ğüm
yezit zamanların
ha bir eksik /ha bir fazla fark etmiyor günahların
her gün titrer şakaklarım kapının gıcırtısında
şizofren kırığı atılan dizlerime ağların
gözlerimi bağlamayın
zaten onlar ezelden kapandı
gönül gözü ile çağlarım
feryat- figan ah’larım
pussun!…
“korkak tavşan” gibi vicdanın
_iade-i ziyareti yok bu gidişin_
iki damla göz yaşı bıraktım arkamda
bırak onlar temiz kalsın kirletme yokluğumda
ister el salla/ istersen yuh’la
sonumuz!
işte bu musalla…
Ümmü AŞCI
5.0
100% (10)