5
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2234
Okunma

Nevzat KONŞER Bütün savaşlar kadar yalnız ve tek başına
göğe inmiş akşamlar kadar durgun ve sebepsizdik
dindiremedik göğüs uçlarımızı kanatan suçlarımızı
toprak karası küflü kitabeler gibi şekilsizdik
sevgilim, dağa inmedi ulumam daha
çakal kirinde kurt dişinde delikanlı gözlerim
aşıksam geçmişimden intikamdır
yalnızsam sana ettiklerimin diyetidir bu solgun fotoğraf
duvarlar arasında saklı ölülerim var
dirilerimin çoktan gömüldüğü rüyalarda
tırnakları rahmine mıhlı kadın çığlıklarının son deminde
mor salkım gecelerin eflatun döşekli yerinde
gölgemde ergen yerlerimi titreten perilerim var
al başımı git desem çocuk yürekli ülkelere
savaşlarımızın enkazına serpip güvercin tüylerini
güne güçlü kollarını uzatan bir zeytinin dalında uzansak
sevişsek sahillere vuran deniz yıldızı vakitlerinde
adın barış olsa sevgilim, tüy beyaz sema olsa her yanın
Bedenine büyük kentler diktiğim renkli fotoğraflar
en eski kırbaçlarıyla ufalanmış yitirdiğimiz zamanın
gönlünün ortalık yerinde soyunmuş ruhunun sıkıntısı
anadan üryan korkular akmış gözlerinin karanlığına
sevgilim/ herkes kendi cennetini yaşar cehenneminin yanında
sevmelerin tılsım dağıtan sevimliliğinde
her yanım dağ, her yanım el değmemiş deniz
içimde sonsuza açılan nehirlerin anahtarı
kilitlerini kaç aşkın taşıdığı en yeni aşk
ilk bebeğin anlatımsız doğumu gibi büyülü
seferlere çıkmışçasına zafer çığlıkları ağzımda
ana sütü gibi asil, kardeş koynu gibi sıcak
ah sevmek! Rüyaları taşıyan bir kuş pırıltısında…
5.0
100% (4)