3
Yorum
0
Beğeni
4,9
Puan
2365
Okunma

Kara katran mekânlarda ne sabırlar tazelerim,
Ne imdatlar, düşlerine yüzümü sürmediğimde...
Asûman şubat evveli, irem dilim sümbül serim
Ve bâkir kalmış topraklar, şimdilerde daha da mor!
O anafor saçlarını kıpkızıl görmediğimde,
Sen ‘ben iyiyim’ desen de aklıma her şey geliyor!
Bilmezsin anlayışımın o derin firaklarda sığ;
O bembeyaz köpüklerde, hülâsa dar olduğunu...
Bilmezsin her sese koşan esrik kavgalarımın çığ;
Yollarımın bıçak ağzı, sonumun yar olduğunu...
Nefsin en devrik yerinde rızkım gibi ateş ve kül,
Ben yandığına yanarım, gülle gecelediğimde...
Bir yanım gerdan düğümü, diğer yanım kızıl kâkül;
Okyanus kurutan alnım, artık eskisinden de kor!
Günâh istilâya yakın aşkı hecelediğimde,
Sen ‘ben iyiyim’ desen de aklıma her şey geliyor!
Bilmezsin ayakucumda Sebe Bahçeleri’nin toz;
Han el ayak çektiğinde cephemin ar tuttuğunu...
Bilmezsin dal budak salan masmavi bulağımın boz;
Yüzümdeki gür vadinin ince bir zar tuttuğunu...
Gündüzün izdüşümünde gök heybemde tenha çıkın;
Düğümlenirim nuruna aydınlık dürüldüğünde...
Un ufak tövbelerimde tepemde çakarken çakın,
Böyle garip görülmezdim, üstelik böylesine hor!
O demirden kapılara sürgüler sürüldüğünde,
Sen ‘ben iyiyim’ desen de aklıma her şey geliyor!
Bilmezsin sessizliğimin tekinsiz nasıl da evham;
Nasıl da yayan yapıldak figân-ı zâr dolduğunu...
Gözlerimin kıyısına dağ uykusundan azat gam;
Yüreğimin baştan başa, -bilmezsin yâr- dolduğunu...
Onyedi Ocak İkibinon – Gaziantep
Hakan İlhan Kurt
5.0
90% (9)
4.0
10% (1)