7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1288
Okunma

Yürü be nar kokulu çiçek
gir demir kapılı mezarlıktan içeri
duvarlar ne kadar yüksek olabilir
bir korkuyu ne denli süzebilir ölüm düşüncesi
orası kırlar gibi serin değildir belki
gök yakınca okşamaz kımıldayan yaprakları
orada sonsuz uykuların müdavimleri
Sûr sesini beklerler uyanmak için
yürü be nar kokulu çiçek
orası bana göre değildir deme
nasılsa sen de toprak olacaksın
her ölümlü gibi
derdim sessizliğe yakıştırmaktır seni
uğur böcekleriyle tanıştırmaktır
oysa ateş böcekleri boldur buradaki zambaklarda
zaman kanatlarında işler yavaş yavaş
yanlış anlama sakın beni
yürü be nar kokulu çiçek
düşün ve oku neler yazmış Hakk’ın eli
yedi kat üstten inen en eski vahiy’in diline…
O ki ilk kez inen İkra
Resul’ün dilinden düşüren sözcükleri
yeri ve göğü yaratanın adıyla İkra…
yürü be nar kokulu çiçek
dünya geniş kanatlı bir Anka
zevkinden ve lüksünden geçilmez
üstelik ayetlere sıkışmışken inanç dağları
ey ışığın dili
ey ateşin nefsi
ey karanlıkta bile dirilen aydınlık
bir hafızın kalbindedir
kırk kapılı Esma-ül Hüsna
açıldıkça açılan…
yürü be nar kokulu çiçek
burası servilerin şahlandığı yerdir
zambak zambak sızıya atar
burada her ölümün kalbi
rüzgârı eser ansızın ikindi ezanlarının
‘huu’ diye semaya kalkar tasavvuf ritmi
servilerdir O’nun sonsuz adını zikreden
ve gerçek bir sevi başlar zikirlerin sesçilliğinde
rüzgârı bile nefsinden eden…
yürü be nar kokulu çiçek
bilirim konuşmaz çiçek dilleri
ve yürümez yurdundan edilen her canlı
ama bilirim ki anayurttur burası
bozkır gibi görünür kimine
kimine cevheri makul bir madenin kalbi…
yeşilliklerin efendisi
duraklardan en son durak
tenin hükmü geçersiz
candır kurumuş olan yaprak…
yürü be nar kokulu çiçek
bil ki seni durdurmaz bu sessizlik
hadi dolaş ve yer beğen kendine
zambaklardan arkadaş beğen
ama karanlık basıyor çabuk tut elini
ya da gel benimle
seni anneme götüreyim
ağlayalım birlikte!
Nevzat KONŞER