Okuduğunuz
şiir
10.4.2009 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
şehrin siyah düşleri ve perdesiz pencereler
“Tîn’e ve Zeytun’a, Sina Dağı’na; Ve bu güvenli beldeye andolsun ki, Biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık. Ancak iman edip iyi işler yapanlar başka; onlar için kesintisiz bir ecir vardır. O halde sana dini ne yalanlatır? Allah, hâkimlerin hâkimi değil mi?” Sûre-î Tîn
şehrin siyah düşleri ve bembeyazgülüşün ah gülizâr gül kadar gülşen değildir vakit bir yarasa misâli tutar yakamdan tütün sarı safran bir ceset özlem yükü peşimde ah gülizâr gül kadar siyah düşlere şahit okuduğum her mısra titrer ahmet haşim ’de
perdesiz pencereler ve hayâlin sımsıcak ah gülizâr takâtsiz dokunduğum her resim biliyorum birazdan öfkeler kuşanacak terki düşman başına rayihâlar ve hatta en asûde hâliyle sarındığım bu iklim ne yaş çamlar devirir sâkit arif nihat ’ta
siyah düşleri şehrin yanağındaki gamzen görmediğin bağ olur sol ayağında halhal toprağa savurduğun her darbende bir neden yaslar kambur sırtımı ebedi bir güvence gülizâr ah gülizâr bu ne ağır bir vebâl ağır geldiği kadar yağmur nurullah genç ’e
pencereler perdesiz nefesin ılık ılık ciğerlerime dolar iç çekişlerimde hep her nefes alışımda başım döner bir anlık sözcükler ahraz kalır yorgun düşer tarifte ruh yarımsın gülizâr şakağım kelep kelep hasret zincirlerinin pası ahmet arif ’te
şehrin siyah düşleri ve o gül bûselerin ah gülizâr bilmezsin nasıl da ağdığın yer nasıl da sırılsıklam kör bir telâşa rehin ham hâlimden buz düşer pırıl pırıl baharda kimse bilmez ruhuma ruhunla yağdığın her milyon kere gülizâr derken ümit yaşar ’da
perdesiz pencereler ve odam çırılçıplak bir bir çöker de tavan dimdik dururum inan ah gülizâr gece ki koskoca bir yığınak gövdem kalır geceye beyaz sesin siperde ah gülizâr bir cephe tarafları çok yaman ben ki düşte üşürüm ölüm ülkü tamer ’de
siyah düşleri şehrin ve sakarya’dır zemin ordular sevk edilir batı’ya bölük bölük sâhi böyle ağır mı ve bu kadar mı hazin doğu’nun doğar doğmaz sürüldüğü fasıla ah gülizâr görülmez aşkın mizanı büyük sor muhasebesini tutan necip fazıl ’a
pencereler perdesiz çığırtkandır her ulak afişe eder bahtı hiddetim yavaş yavaş kaçıp gideyim derken oynadığım oyuncak temaşam olur birden ilmek ilmek kafiye ah gülizâr gül tadım hasımdır gözümde yaş tek hecenin mahkumu maruf cemal safi ’ye
şehrin siyah düşleri tuttuğum her şey zerrin ay aydınlık göğsünden atıl bir gök tabiât ve sızlar yalnızlığım kanatlanmış bir laçin saldırır fütursuzca can havli ve son hızla ah gülizâr depreşir evvelimden bir san’at geri gelen mektupta atam nihal atsız ’la
perdesiz pencereler ve yemyeşil bir ilhâk ve en hırçın türküler doğurur sürgün ülkem saçlarındır gülizâr bulandığım her şafak geç kalmışlık olur aşk sorgudur her kâide ve yalvarır gülizâr uzatma diye elem başkentler başkentine sürülen sezai ’de
siyah düşleri şehrin ve de yarı belirgin bir gökkuşağı yarın gülizâr kör değilim yazılan her romanda benim o puslu çirkin benim o her romanın hazanı da hüznü de sarımtırak gülüşüm olur hep sicim sicim akdeniz’in batığı akşam fazıl hüsnü ’de
pencereler perdesiz zil-zurna ve kör-kütük yığılır sokak sokak eflâtun dilli rintler alınları mühürlü bakışlarında bir yük kor âlemler sığdırır nakış nakış hayâle güzelliğin gülizâr gün karartır her seher sessizce son gemiden bakan yahya kemâl ’e
şehrin siyah düşleri cennetim derin derin basamaklarda kalır çocuk aklım anlamaz hani belki de deyip yaslandığım ateşin arsız soğuğu çarpar bej monta ve atkıya hesap ödeten benim ah gülizâr her ayaz binbirinci geceden sonra bekir sıtkı ’ya
perdesiz pencereler çiçekler salkım saçak gülizâr dudakların zindanım olur birden kum tepeleri sarar dört bir yanımı tutsak düşer soluk alışım oluk oluk dehlizde gülizâr çiğ damlası açılır mil mil yelken allahaısmarladık derken faruk nafiz ’de
siyah düşleri şehrin pencereler perdesiz aşkın ki kıyâmetim ah gülizâr mahşerim ve sana sokulmaya cümle lügâtler aciz canlı cansız varlıklar yüzsüzleşir saf tutar bilmezsin huzurunda kimdir tavafa serim kimdir kıyama duran mısra mısra gülizâr?
onbiraralıkikibinsekiz-tarsus
hakan ilhan kurt
Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Selam Hakan Bey kardeşim. Sizin şiirlerinizi iyi takib ettiğimi sanırdım ama nasıl olduysa bu destanı yeni görüyorum. Hayret ki, hayret. Gönül isterdi ki, eski yayınlanmış bir şiirle yeni tanışınca, basit olsun ve "ne bulan sevinir, ne kayb eden üzülür!" diyebileyim. Ama bu şiiri yayınından 4 ay sonra bulmuş olmayı kendi Aciz-liğime saydım, neyse ki hayat devam ediyor ve biz erişemediğimize ağlamakdansa, Hakk'ın lütf ettiğine şükr edelim.
Şiirinizin adı "siyah düşler" gibi muğlak bir tabirle başlıyor, ancak her kıtasında bu siyah düş bitiyor, gıdasını Reyyan'dan, rengini Firdevs'den alan birer Gülizar görünüyor ve her Gülizar bir "Millî Varlık"ımıza atf ediliyor.
Buraya kadarı çok güzel de, bence üç kıta eksiklik var bunlar:
1. Mehmed Akif Ersoy. En çok buna şaşırdım. Tüm ehl-i vatanların, ehl-i imanların örnek aldığı millî şairimizi Siz unuttunuz. Unuttunuz diyorum, çünkü kasıtlı göz ardı edeceğinizi düşünemiyorum.
2. Nazım Hikmet. Debdebeli bir hayat yaşamış ve spesifik bir felsefe taşımış olduğundan, dostu kadar hasmı da olmuşdur. "Sağlam" edebiyat tahlilcisi ve Türkce uzmanı/aşığı Yavuz Bülent Bakiler hocamız, ki onu hiç sevmediğini sık sık telaffuz ettiği halde şu tezi ileri sürer: Nazım Hikmet, Türkce'yin en güzel kullanan şairlerdendir!"
3. Hakan İlhan Kurt. Biliyorum ki, kendi kendinizi meth etmekden imtina edeceksiniz, fakat son kıtada mahlasınız olmalıydı, çünkü mahlas şairin imzasıdır. Zira biz yukarıda mezkûr ekabirimize; merhumlara rahmet, sağlara saadet dilerken, sizi neden sevgisiz, dileksiz atlayalım?
perdesiz pencereler ve odam çırılçıplak bir bir çöker de tavan dimdik dururum inan ah gülizâr gece ki koskoca bir yığınak gövdem kalır geceye beyaz sesin siperde ah gülizâr bir cephe tarafları çok yaman ben ki düşte üşürüm ölüm ülkü tamer ’de
siyah düşleri şehrin ve sakarya’dır zemin ordular sevk edilir batı’ya bölük bölük sâhi böyle ağır mı ve bu kadar mı hazin doğu’nun doğar doğmaz sürüldüğü fasıla ah gülizâr görülmez aşkın mizanı büyük sor muhasebesini tutan necip fazıl ’a tek kelimeyle mükemmel ötesi bir şiir kutlarım şairi....yüreğinize sağlık...
giriş mübarek Kur'an'ın 95.nci. ET-TİN ' süresiyle yapılmış. yani bu da şiire dahil edilmiş. holly Incil'den, Mukaddes Ahidler'den de olabilirdi bu giriş.
ne güzel bir düşünce. böylece kutsallarımızı da artık günlük yaşamımıza dahil edebiliyoruz. onları anlamamız kolaylaşacak demektir bu.
bir zamanlar ne zordu, ağzına almak, konu etmek. şimdi daha çok mu ,yoksa daha az mı günahkarlığımız. yoksa yüzmeyi öğrenerek boğulmaktan kurtulmak üzere miyiz.
Çok güzel bir şiirdi seçilen konu ve dize sonlarında Türk Edebiyatının seçkin kalemlerine yapılan nazireler ve o gülzarda doğan aşk renk katmıştı şiire mısra mırsa dize dize işlenmişti,dantel oyası gibi güne yakışan bir şiirdi yazan yüreği kutlarım,sevgilerimle..
şâir dostum Makberi’nin şiir hakkındaki değerlendirmesi;
“şehrin siyah düşleri ve bembeyaz gülüşün.........gülüş ah gülizâr gül kadar gülşen değildir vakit bir yarasa misâli tutar yakamdan tütün........tütün sarı safran bir ceset özlem yükü peşimde ah gülizâr gül kadar siyah düşlere şahit okuduğum her mısra titrer ahmet haşim ’de................Ahmet Haşim'ê
perdesiz pencereler ve hayâlin sımsıcak ah gülizâr takâtsiz dokunduğum her resim biliyorum birazdan öfkeler kuşanacak terki düşman başına rayihâlar ve hatta en asûde hâliyle sarındığım bu iklim ne yaş çamlar devirir sâkit arif nihat ’ta....................Arif Nihat'a
siyah düşleri şehrin yanağındaki gamzen görmediğin bağ olur sol ayağında halhal toprağa savurduğun her darbende bir neden yaslar kambur sırtımı ebedi bir güvence gülizâr ah gülizâr bu ne ağır bir vebâl ağır geldiği kadar yağmur nurullah genç ’e......................Nurullah Genc'e
pencereler perdesiz nefesin ılık ılık................ılık ciğerlerime dolar iç çekişlerimde hep her iç çekişlerimde başım döner bir anlık........an sözcükler ahraz kalır yorgun düşer tarifte ruh yarımsın gülizâr şakağım kelep kelep hasret zincirlerinin pası ahmet arif ’te........................Ahmet Arif'e
şehrin siyah düşleri ve o gül bûselerin............buse ah gülizâr bilmezsin nasıl da ağdığın yer nasıl da sırılsıklam kör bir telâşa rehin..........rehin ham hâlimden buz düşer pırıl pırıl baharda kimse bilmez ruhuma ruhunla yağdığın her milyon kere gülizâr derken ümit yaşar ’da.....................Ümit Yaşar'a
perdesiz pencereler ve odam çırılçıplak bir bir çöker de tavan dimdik dururum inan ah gülizâr gece ki koskoca bir yığınak gövdem kalır geceye beyaz sesin siperde ah gülizâr bir cephe tarafları çok yaman ben ki düşte üşürüm ölüm ülkü tamer ’de.....................Ülkü Tamer'e
siyah düşleri şehrin ve sakarya’dır zemin ordular sevk edilir batı’ya bölük bölük sâhi böyle ağır mı ve bu kadar mı hazin doğu’nun doğar doğmaz sürüldüğü fasıla ah gülizâr görülmez aşkın mizanı büyük sor muhasebesini tutan necip fazıl ’a........................Necip Fazıl'a
pencereler perdesiz çığırtkandır her ulak afişe eder bahtı hiddetim yavaş yavaş kaçıp gideyim derken oynadığım oyuncak temaşam olur birden ilmek ilmek kafiye ah gülizâr gül tadım hasımdır gözümde yaş tek hecenin mahkumu maruf cemal safi ’ye...................Cemal Safi'ye
şehrin siyah düşleri tuttuğum her şey zerrin ay aydınlık göğsünden atıl bir gök tabiât ve sızlar yalnızlığım kanatlanmış bir laçin saldırır fütursuzca can havli ve son hızla ah gülizâr depreşir evvelimden bir san’at geri gelen mektupta atam nihal atsız ’la.......................Nihal Atsız'a
perdesiz pencereler ve yemyeşil bir ilhâk ve en hırçın türküler doğurur sürgün ülkem........ülke saçlarındır gülizâr bulandığım her şafak geç kalmışlık olur aşk sorgudur her kâide.........................kaide ve yalvarır gülizâr uzatma diye elem.....................elem başkentler başkentine sürülen sezai ’de............................Sezai
siyah düşleri şehrin ve de yarı belirgin bir gökkuşağı yarın gülizâr kör değilim...............değil yazılan her romanda benim o puslu çirkin benim o her romanın hazanı da hüznü de sarımtırak gülüşüm olur hep sicim sicim...............sicim akdeniz’in batığı akşam fazıl hüsnü ’de................................Fazıl Hüsnü'de
pencereler perdesiz zil-zurna ve kör-kütük yığılır sokak sokak eflâtun dilli rintler..........rind alınları mühürlü bakışlarında bir yük kor âlemler sığdırır nakış nakış hayâle güzelliğin gülizâr gün karartır her seher .......seher sessizce son gemiden bakan yahya kemâl ’e..................Yahya Kemal'e
şehrin siyah düşleri cennetim derin derin.........derin basamaklarda kalır çocuk aklım anlamaz hani belki de deyip yaslandığım ateşin............ateş arsız soğuğu çarpar bej monta ve atkıya hesap ödeten benim ah gülizâr her ayaz binbirinci geceden sonra bekir sıtkı ’ya......................Bekir Sıtkı'ya
perdesiz pencereler çiçekler salkım saçak gülizâr dudakların zindanım olur birden kum tepeleri sarar dört bir yanımı tutsak düşer soluk alışım oluk oluk dehlizde gülizâr çiğ damlası açılır mil mil yelken allahaısmarladık derken faruk nafiz ’de..................Allahaısmarladık derken Faruk Nafiz'de
siyah düşleri şehrin pencereler perdesiz.........perde aşkın ki kıyâmetim ah gülizâr mahşerim ve sana sokulmaya cümle lügâtler aciz............aciz canlı cansız varlıklar yüzsüzleşir saf tutar...........................tut bilmezsin huzurunda kimdir tavafa serim kimdir kıyama duran mısra mısra gülizâr?......................gülizar
Merhaba şiirde dikkatimi çeken bazı noktalar var onları söylemek istedim şiir 14 lü hece vezni ile yazılmasına rağmen serbest şiir gibi baştan sona durak yok gibi ufak harfle yazılmış, duraklı şiirlerde sözün bittiği yerde yeniden mısra tezahür ettiğine göre büyük harf olması gerekmiyor mu?.
İsimler büyük harfle başlaması gerekirken küçük harflerle yazılması aşağılama gibi olur taltif değil küçük görmek gibidir,zannediyorum bunu bilirsiniz küçük yazmanızın başka bir sebebi mi var?
Bilâhere şirin uzunluğundan olsa gerek şiir boğulmuş gibi geldi bana, bir çok yerde takılar kafiye yerini almış gibi ,kafiye kök kelimede olur yani emir kipinde.Ayetle girizgâh yapmışsınız şiirde ama Allah lafzı küçük harfle yazılı bu tenâkuz.
Allah lafzı mutlaka ve mutlaka büyük harfle başlamalı.Sanki hazırlanmış kafiyelerle zorlanarak yazılmış bir şiir gibi görünüyor, bu böyle değildir mutlaka ama şiir öyle bir intiba bırakıyor polemiğe muhâl bırakmamak için sayfa altına değil buraya yazmayı uygun gördüm sözlerim şiir adınadır. selamlarımla”
……………. …………… ……………
Makberi dostumun, değerlendirmesi hakkında görüşlerim: (Bu görüşlerim cevap niteliğinde değildir; tamamen şiirin öğrenilmesi ile ilgilidir.)
“Merhaba şiirde dikkatimi çeken bazı noktalar var onları söylemek istedim şiir 14 lü hece vezni ile yazılmasına rağmen serbest şiir gibi baştan sona durak yok gibi ufak harfle yazılmış, duraklı şiirlerde sözün bittiği yerde yeniden mısra tezahür ettiğine göre büyük harf olması gerekmiyor mu?.”
..evet şiir, 14’lü hece vezni ile klavyeden dökülmüştür ve baştan sona şiir 7+7 duraklıdır, sevgili dost.. misâl; siyah düşleri şehrin ve sakarya’dır zemin ordular sevk edilir batı’ya bölük bölük sâhi böyle ağır mı ve bu kadar mı hazin doğu’nun doğar doğmaz sürüldüğü fasıla ah gülizâr görülmez aşkın mizanı büyük sor muhasebesini tutan necip fazıl ’a
..Durak kavramı konusunda sanırım bir sıkıntı var, şâir dostumun değerlendirmesinde...
Durak: Hece vezni ile kaleme alınan şiirlerde, ahengi artırmak ve okumada kolaylık sağlamak amacıyla mısralar belli yerlerinden ayrılır. Bu ayrım yerlerine DURAK denir. 1. Durak, ahenk sağlayan bir çeşit ses kesimidir. 2. Sözün gidişi zorlanmadan şiir okuyucusuna bir nefes payı bırakılmıştır. 3. Duraklarda kelimelerden ortalarından bölünemez. İyi bir durakta kelime mutlaka bitmiştir. (kaynak: www.turkceciler.com)
“İsimler büyük harfle başlaması gerekirken küçük harflerle yazılması aşağılama gibi olur taltif değil küçük görmek gibidir,zannediyorum bunu bilirsiniz küçük yazmanızın başka bir sebebi mi var?”
..şiirin tamamında küçük harf kullanımının nedeni protest bir tarzının şiirde dillendirilmesi ile alâkalıdır. Elbette ki, Dil Bilgisi kurallarına vakıfım; ve Dil Bilgisi’ne özellikle dikkât kesildiğim şiirlerim mevcuttur. Fakat, bu şiirde durum farklıdır ve özgündür. Yeniden böyle bir şiir yazacak olsam, yine protest bir tarzı benimserdim; bu tamamen şiiri yazan şahsın şiir yetisi ile hayat bulan bir mefhumdur.
“Bilâhere şirin uzunluğundan olsa gerek şiir boğulmuş gibi geldi bana, bir çok yerde takılar kafiye yerini almış gibi ,kafiye kök kelimede olur yani emir kipinde.Ayetle girizgâh yapmışsınız şiirde ama Allah lafzı küçük harfle yazılı bu tenâkuz.”
..kâfiye değerlendirmeniz hatalı, sevgili şâir dost.. Mısra sonlarındaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin, eklerin benzerliğine kâfiye denir. Ve Mısra sonlarında yazılışları, okunuşları, anlamları ve görevleri aynı olan eklerin, kelime ve kelime gruplarının tekrar edilmesine de "redif" denir.
Kâfiye “rediflerden” arındırıldıktan sonra kök kelimede olur.. Redif yoksa, olduğu gibi kâfiyede değerlendirilir. Bu bakımdan ‘Durak’ ile birlikte ‘Kâfiye’ye dâir bilgilerinizi de güncellemelisiniz..
Kâfiye değerlendirmenizdeki yanlışlıklar;
1. “gülüş - tütün” değil, “gülüşün + tütün” olmalıdır. “-ün” tam kâfiye kullanılmıştır. 2. “ılık – an” değil, “ılık + anlık” olmalıdır. “-lık” zengin kâfiye kullanılmıştır. 3. “bûse - rehin” değil, “bûselerin + rehin” olmalıdır. “-in” tam kâfiye kullanılmıştır. 4. “ülke – elem” değil, “ülkem + elem” olmalıdır. “-em” tam kâfiye kullanılmıştır. 5. “kâide – Sezai” değil, “kâide + sezai’de” olmalıdır. “-aide” zengin kâfiye kullanılmıştır. 6. “değil – sicim” değil, “değilim + sicim” olmalıdır. “-im” tam kâfiye kullanılmıştır. 7. “rint – seher” değil, “rintler + seher” olmalıdır. “-er” tam kâfiye kullanılmıştır. 8. “derin – ateş” değil, “derin + ateşin” olmalıdır. “-in” tam kâfiye kullanılmıştır. 9. “perde – aciz” değil, “perdesiz + aciz” olmalıdır. “-iz” tam kâfiye kullanılmıştır. 10. “tut- Gülizâr” değil, “tutar + Gülizâr” olmalıdır. “-ar” tam kâfiye kullanılmıştır.
“allahaısmarladık” ünlemdir, sesleniştir. İyi bir incelemede bulunmuş olsa idiniz, küçük harfle yazıldığını görebilirdiniz… hatta küçük bir öneride bulunayım, herhangi bir sözlüğü açınız ve bakınız.. Protest yazım tarzında yazmış olduğum şiirleri gözden geçirmiş olsa idiniz, ‘Allah’ın yazımı konusundaki hassasiyetimi algılamış olabilirdiniz.. Belki de dikkâtinizden kaçmıştır, sevgili şâir dostum..
“Sanki hazırlanmış kafiyelerle zorlanarak yazılmış bir şiir gibi görünüyor, bu böyle değildir mutlaka ama şiir öyle bir intiba bırakıyor polemiğe muhâl bırakmamak için sayfa altına değil buraya yazmayı uygun gördüm sözlerim şiir adınadır. selamlarımla”
Şiirin hikâyesini bilenler, bu şiirin çok kısa bir sürede yazıldığını bilirler… bir saati bile doldurmayacak kadar…
Şahsi düşüncem şudur ki, ben böylesi değerlendirmeleri çok seviyorum ve özellikle bu tür değerlendirmelerin şiirin altına asılması taraftarıyım.. zirâ bize âit bilgilerden ve tecrübelerden yararlanmak birbirimiz gibi hece şiirine gönül vermiş olanlar için de bulunmaz bir fırsattır, bu..
En çok özlediğim ve istediğim şeydi bu; şâir dostum Makberi ile bir şekilde şiir konuşmak, beraber hemhâl olmak ve herhangi bir şiiri değerlendirmek. Bana bu fırsatı tanıdığı için Makberî dostuma çok çok teşekkürlerimi arz ediyorum..
Sağlıcakla dost.. bizim aramızda polemik olmaz.. sadece genel kabul görmüş bilgiler kafa kafaya tokuşur… ve bu tokuşmalardan sadece güzellikler çıkar.
..yazım şekli ile alakalı herhangi bir sorun mu var ki, söz konusu olan şiir ise.. yazdıklarım edebi gerçeklerdir. ve aslolan şiirdir, polemik değil..
herhangi bir sıkıntı mı var?.. şiir konuşmak kadar güzel bir şey olabilir mi, her iki şair arasında? neden bunu polemik olarak değerlendiriyorsunuz?
ki, böylesi dostâne bir tutum sizi neden asabileştiriyor? bizde olanları karşılıklı aktararak, bir anlamda hece vezni'ne hizmet etmiş olacağız.. bu uğraşıda neden sakınca duyuyorsunuz?
söyleceğiniz varsa, buyrunuz söyleyiniz şair dost...
Merhaba öncelikle şunu belirtmek isterim ben bunu şiirin altına yapıştırmak isteseydim kendim yapardım bunu zarifane polemik yapmadan size sordum bana sayfanın altına asıp asamıyacağımı sordunuz ben polemiğe muhal olmasın diye hayır dedim size ama görüyorum ki bunu siz yapmışsınız.Söylenecek elbetteki bir çok şey var ama polemiklerle işim yok yazım şekliniz sizi ilgilendirir edebi gerçeği değil yolunuz açık olsun selamlarımla
..yazım şekli ile alakalı herhangi bir sorun mu var ki, söz konusu olan şiir ise.. yazdıklarım edebi gerçeklerdir. ve aslolan şiirdir, polemik değil..
herhangi bir sıkıntı mı var?.. şiir konuşmak kadar güzel bir şey olabilir mi, her iki şair arasında? neden bunu polemik olarak değerlendiriyorsunuz?
ki, böylesi dostâne bir tutum sizi neden asabileştiriyor? bizde olanları karşılıklı aktararak, bir anlamda hece vezni'ne hizmet etmiş olacağız.. bu uğraşıda neden sakınca duyuyorsunuz?
söyleceğiniz varsa, buyrunuz söyleyiniz şair dost...
Merhaba öncelikle şunu belirtmek isterim ben bunu şiirin altına yapıştırmak isteseydim kendim yapardım bunu zarifane polemik yapmadan size sordum bana sayfanın altına asıp asamıyacağımı sordunuz ben polemiğe muhal olmasın diye hayır dedim size ama görüyorum ki bunu siz yapmışsınız.Söylenecek elbetteki bir çok şey var ama polemiklerle işim yok yazım şekliniz sizi ilgilendirir edebi gerçeği değil yolunuz açık olsun selamlarımla
Ne bahtiyardır gülizâr,kaç yâr anlatabilir ahvalini böylesi değerli mısralarla ve kaç gülizâr'a nasiptir böylesi,her bir kıtasın da bir üstadın nefesi sanki.
Şiir tekniğine henüz vakıf değilim lakin şiir okunup sona gelindiğin de aldığım haz ve duygu şahikası,efendim uzatmadan desem ki şiirdi,kaliteydi şiir yolun da benim gibi acemilere dersti........Saygılar....
sarsa sarsa şiirdi...korkunç bir emek işçiliği ne denilebilir ki.ancak şapka çıkar azizim... şiir adına bu koca yüreği kutladım.. kaleme sonsuz bir saygı ile...
" siyah düşleri şehrin pencereler perdesiz aşkın ki kıyâmetim ah gülizâr mahşerim ve sana sokulmaya cümle lügâtler aciz canlı cansız varlıklar yüzsüzleşir saf tutar bilmezsin huzurunda kimdir tavafa serim kimdir kıyama duran mısra mısra gülizâr? "
harikasın şair... sevgim saygım tebriklerim günün şiirine...değerli şairine...
şehrin siyah düşleri cennetim derin derin basamaklarda kalır çocuk aklım anlamaz hani belki de deyip yaslandığım ateşin arsız soğuğu çarpar bej monta ve atkıya hesap ödeten benim ah gülizâr her ayaz binbirinci geceden sonra bekir sıtkı ’ya
hafızamdan silinmemesi için Hakan kardeşimizin tüm şiirlerinden derlem (koleksiyon) yapıyorum genel ağ (internet) dünyası burası. ne olur ne olmaz... en iyisi, yazı (word) dosyama emniyete alayım hemen.
Yine mest oldum şiirini okurken.Ve aşağıdaki mısralar döküldü kalemimden, kabul buyurursan...
Kudreti Allah'tandır övgüye muhtaç değil Sana saygım sonsuzdur imrenilecek kalem Tevazu sofrasında gözü gönlü aç değil Sılada gurbet arar gurbeti de yurt gibi Kimisi şair olur anlasın cümle âlem Kimisi şair doğar Hakan İlhan Kurt gibi
Saygıyla andığımız şairlerimizin ismini anarken eserlerinden dem vurmak,kendi eserini nakış nakış işlerken vefanın asil rengiyle çerçevelemek eserini. Herkesin harcı değil bunu başarabilmek. Ve ben bu şiir dolu yüreği alkışlıyorum.Saygım, tebriklerimle.
siyah düşleri şehrin pencereler perdesiz aşkın ki kıyâmetim ah gülizâr mahşerim ve sana sokulmaya cümle lügâtler aciz canlı cansız varlıklar yüzsüzleşir saf tutar bilmezsin huzurunda kimdir tavafa serim kimdir kıyama duran mısra mısra gülizâr?
siyah düşleri şehrin pencereler perdesiz aşkın ki kıyâmetim ah gülizâr mahşerim ve sana sokulmaya cümle lügâtler aciz canlı cansız varlıklar yüzsüzleşir saf tutar bilmezsin huzurunda kimdir tavafa serim kimdir kıyama duran mısra mısra gülizâr?
siyah düşleri şehrin pencereler perdesiz aşkın ki kıyâmetim ah gülizâr mahşerim ve sana sokulmaya cümle lügâtler aciz canlı cansız varlıklar yüzsüzleşir saf tutar bilmezsin huzurunda kimdir tavafa serim kimdir kıyama duran mısra mısra gülizâr?
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.