0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
26
Okunma
Ey Nihal,
kendi sesinin yankısında eriyen,
gölgesini ışığa çeviren sokak lambasıydın sen.
Geceyi omzunda bir kaftan gibi taşıdın,
geçerken karanlığın sularını yardın.
Her adımın düştü mü sokağa,
bir zikir halkası genişledi sessizce.
Asfaltta beliren ıslak izler,
gizli bir âlemin kapılarıydı sanki.
Sen yürüdükçe yollar yeniden doğdu Nihal.
Bedenin bir şehir, nefesin rüzgâr,
kalbin o unutulmuş meydandı belki.
İçinde dönen dervişler gibi
ışığın savruldu zamanın köşelerine.
Şimdi anlıyorum: aşk da bir mimar.
Kendi karanlığını yakıp kül eden,
içindeki boşluğu semaya çeviren sensin.
Gece senden taşarken omuzlarından,
bir sabahın gizli tohumlarını serpdin yola.
Yankın artık sadece sessizlik Nihal.
Şehrin tüm ışıkları sönse bile,
senin içinde yanan o sokak lambası,
gölgeyi de aydınlığı da kuşanır.
Bir nefes kadar yakın, bir rüya kadar uzak
yankı, artık sadece "O" dur.