0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
60
Okunma

İstanbul’un gürültüsü, trafiğin telaşı,
İki yakayı birleştiren bir hat, bir vefa.
Cevizlibağ’dan Tuzla’ya, uzar gider yol,
Efsanevi 500T, sabah başlar kol.
Bir zaman makinesi sanki, alır seni yutar,
İnsan hikâyeleriyle dolu, her köşede bir tutar.
O gün, o saat, her şey normaldi oysa,
Ayakkabılar eskimiş, gözlerde bir oysa
İş telaşı, okul derdi, yorgunluk izi,
Her biri ayrı hayatın, ayrı bir denizi.
Kimi uyuklar cam kenarında, kimi telefonuna bakar,
Şehrin monoton ritmi, otobüste akar.
Bir şoförün tebessümü, bazen bir sitem,
Kapı açılır, kapanır; bir döngü, bir sistem.
Ve o son durak bilinmez, o meçhul an,
Kayıtlar durdu, kameralar oldu yalan.
Sanki bir nefeste, bir sis perdesi indi,
Koca otobüs, içindeki canlarla silindi.
Ne bir fren sesi, ne bir çarpma izi,
Boşlukta kaybolan, o kırk küsur kişi.
Valilik açıkladı, emniyet devrede,
"500T yok oldu," söz yayıldı çevrede.
Teoriler uçuştu, gökyüzü mü yuttu?
Paralel evrenler mi, bir deney mi tuttu?
UFO diyen oldu, zaman bükülmesi,
Kara delik ihtimali, bilimin yenilmesi.
Bir komplo teorisi, bir şehir efsanesi,
Yolcuların adı şimdi, büyük bir bilmecesi.
Analar ağladı, eşler bekledi durdu,
Her durakta boş yere, gözler umut kurdu.
78 durak boyunca, sessizlik hüküm sürdü,
O uzun yolculuk, sonsuzluğa büründü.
Bir belgesel yapıldı, gerçeği arayan,
Sahte mi, gerçek mi, kim neye inanan?
Çünkü İstanbul’un kalbinde, o kadar çok absürt var,
Bir otobüsün kaybolması, neden inanılmaz yar?
Biletler hala elde, çantalar duruyor,
Hayalet bir otobüs, akılları kuruyor.
O sabah okunan gazeteler, yarıda kalan söz,
Artık her 500T’ye bakışta, hüzün var, bir köz.
O kayboluş, bir simge oldu artık,
Şehrin karmaşasında, çözülemeyen bir fıkırtı.
Belki de bir mola, çok uzakta bir yerde,
Tüm yorgunluklarını unutup, derin bir perdede
Saklılar; bu hayatın çilesinden kaçtılar,
Ve başka bir zamana, başka bir kapı açtılar.
Ama biz burada kaldık, o sırrın peşinde,
500T, efsane, İstanbul’un eşiğinde.
5.0
100% (1)