0
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
74
Okunma
Üç ayak üstüne kurulmuş sevdam,
bir yanı yangın,
bir yanı kül…
Gece, ayak tabanlarıma çöken
o sıcak parçayı saklar hâlâ.
nereye gideyim?
yol benden kaçıyor,
ben kendime düşman kesiliyorum.
Rüzgâr dokunur,
ömrüm dal dal titrer.
kökü kurumuş bir yaprak gibi
çökerim toprağa,
ışığı az, umudu dar bir akşamda.
Hangi çağda,
hangi yöne kanıp da çıktım bu göçe, bilmem.
bir yüz gelir aklıma,
“Geç değil sevmek,” der gibi.
ama o sözün hüznü
siyah bir çula sarıp örter içimi.
Kalabalıklar üşür sokaklarda,
ben ise göğsü kemik bir adamın hayaliyle
sabahı ettiğimi hatırlarım.
Onun tek derdi
aç bir sokak kedisini doyurmak
Bir yere gitme muradım vardı da
gerçeğin bin düğümü yoluma çöktü.
oturur beklerim,
çökük bedenimin ucunda bir sessizlik yığını.
beynimin yakasına pazarlık tutturmuşum,
gün döner, ben yine kendime hak çıkarırım.
Yaram kızıl değil, karadır;
ağrısı çok, sesi gür.
ince bir pikenin altından bile
avcı köpeği adımları;
kimin yüzü, kimin nefesi belli değil.
Rüzgârın nefesi yetmez bana,
benliğimle kavga büyür de büyür.
sen gelirsin sonra…
aklıma düştüğün yer yanar,
kül olur,
kül rengi bir şiir dökülür dudağımdan.
30-11 -2025
İst
5.0
100% (7)