2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
89
Okunma
Bir şehrin üşüyen evlerinde doğmuşumuz
bazende
ateşin düştüğü yeri yaktığı gibi cılız kül rengimiz
Bahar neyse
güz ateş nallarını takmış
bir başı yerde bir başı gökte
nefes nefes çürüyen yapraklar gibiyiz
Avuçlarımız diğere avuçlara buz dağı
ve
sabırsız darağacında inmiş bedenimiz
hemde kaç bin sefer
Leyla Mecnun aşkına
tanrı aşkına
çöl yüklenen gözlere
su birikintilerine yağmurun yağma hükmü nedir ki..!
ondan öncesi deri yırtan sesleri tanırız
Şairin şiire gömdüğü aşk ile
iki çocuksu gülüşe bir deniz düşlense
koca koca kayalar
ve suyun boyu kısaları kıyılarına
Gittiğimiz kadar dönmüşlüğümüzü
iyice yaz bir kenara
artık
göç mevsimini bırakmış geride
kuşlar saklanır göğüs kafesimiz de
çoğul acılarını tek tarifi edilir mi ?
asla...!
Cam kırıklarına
uçurum uçlarına
gün ışığı
çıplak bir karanlık
kırk bir aynaya hapis olmuş yüzlere dokunur ellerim...
Bir kalbe aitliği ispatlanmamış
şu kalbimin tabutunu taşımaktan
kimseler değil
asıl ben çok yorulmuşum ...
12-11-2025
ist
5.0
100% (3)