3
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
138
Okunma
Bulmuş bu gece de kendimi
eşikten dışarı
ve kokusuz gül bahçelerinin
ışığı unutmuş sokaklarına bırakıyorum.
Üşümüş başımda demirden hisler,
bazen düşecek gibi oluyorum;
en çok da
kalbimin üstüne devrilmekten
korkuyorum.
Yürüye yürüye, düşüne düşüne;
varmışım pembe perdeli bir evin önüne;
asalak bir yalnızlık,
insanı en çok kendi içindeki ıssıza götürüyor
öyle bir şey.
Sonrası unutkanlık dağı;
dudaklarımın arasından sızan duman
kendine kütlesiz bir gölge arıyor.
Bir yanım acıya sarılı,
bir yanım hâlâ umutlu.
kül nehrinin rüzgâra kapılması gibi
uzaklaşıp
bir yakınlaşmamda kendime dönüyorum.
Ben mi suçluyum,
yoksa cılız yanan sokak lambaları mı?
bir kadının adını en çok onlar
diliyor karanlığa.
Göğsümde
bir çocuğun nefesi gibi dağılmış nefesim;
tek bir darbeyle yere yığılan yıllar
gölge boyumdan kısalıyor.
Bir yanımdan diğer yanıma saklanacak kadarım;
gerisi yok zaten.
Ayak sesleri
ip inceliğinde, iğne ciddiyetinde;
bedenimi saran kumaş parçasının üstünde
ellerim sessizce dolaşıyor.
istekler kör bir bıçak darbelerini yer
yemez bilmem
ama..!
Ben eve gidince sokak yalnızlığına sarılır;
peki ben kime sarılayım,
eve gidince en çok kendimden
böyle hiç uzaklaşırken?
17-11-2025
ist
5.0
100% (7)