5
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
101
Okunma
Sağır bir örtünün altında geldim dünyaya,
gece kara, talih kör,
ilk nefesim dağ çığlığı gibi çatlak.
Çiğ süt helalimdir,
ağzıma ıslatılmış ekmek,
anasız kalmış bir çocuğun tek yurdudur.
Kader, kusur diye eğleşir omzumda,
yorgan altında ten değiştiririm,
gecenin canına tırnak salar gibi.
Her gece biraz daha kırılır içimin demiri,
her gece biraz daha sürgünüm kendime.
Hayat, cebime sokuşturulmuş
yırtık bir kâğıt…
Adım üç harfe eksik,
soyum sopum rüzgârda savrulur.
Ne bilirdim sevmenin
kalbe oturmuş kör bir çıban,
dokundukça irin, dokundukça ateş olduğunu?
Duygu desem, ele avuca sığmaz,
bir ceylan ürkekliğinde,
bir duman hafifliğinde.
Göz desem…
Kör kuyuların dibinde mühürlü bir umut,
yine de yanıp yanıp sönen.
Derler ya hani:
“Suçunu gizlemeyen suçlu değildir.”
Benim sevgim de yurdundan sürülmüş,
toprağına hasret bir çıplak ağaç.
Diker kendini kapıya karşı,
ama gölgesi bile kendi fırtınasından ürker.
Ah…
Kalbimin bu yiğitliği, bu boş yere kabadayılığı batsın.
Ne avucumda bir sıcaklık var
ne geceden yana bir omuz.
Sadece iki damla kan bağı…
Bir selam getirir, bir selam götürür
benden ona, ondan bana…
Gerisi dağların taş sessizliği,
gerisi bir büyük yalnızlığın yazması.
4-12-2025
İST
bir dakikada okunup beğenisini atan arkadaşlara teşekkür ederim:)))
5.0
100% (7)