0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
28
Okunma
Bir yağmur ki, teninde ince bir sır erir,
Damla damla süzülür semâdan nâmeler.
Şehir yıkanırken ıslak bir buğuyla,
Göğün toprağa fısıldadığı bir gizemdir Nihâl.
Her damla, bir âh olup düşer cismine,
Teninde arınır göklerin kederi.
Bu yağmur, iki âlem arasında akar,
Bir ruh ki, bedende, özlemle çırpınır.
Yalnızlığın sesidir bu yağmurun şarkısı,
Melâl ile yoğrulmuş, romantizmle sarmalı.
Her sızı, bir aşk duasıdır Nihâl’e,
Gizemli bir mabette, sonsuz bir arınma.
Mistik bir dokunuşla yıkanır her yer,
Tasavvufun sırrı, modern bir rüyada.
Sen, Nihâl, bu yağmurun özüsün,
Âlemlerin sessiz sohbetinde bir cevap.
Zarif bir tutku bu, erotizm değil,
İlâhî bir aşkın yeryüzündeki izi.
Ten ile ruhun buluştuğu yerde,
Akan bir nehirsin, hem sâkin, hem coşkulu.
Yağmur diner, kalır ıslak bir iz,
Nihâl’in teninde, semâvî bir nakış.
Bu aşk, bir metafizik yolculuk,
Ölümsüzlüğe açılan gizemli bir kapı.