Bir an durdu yürüyüşüm,
Ne adım vardı önümde ne gölge ardımda.
Sanki bütün yol bir zerreye sığmış
Ve o zerre, koca bir âlemi taşıyordu bağrında.

Zerre dedi ki: “Bana bakma, içime doğ
Çünkü bana bakan göz yanılır,
İçime doğan gönül yanılmaz.”
O an anladım, bir zerreye sığan sır
Bütün yolları birbirine bağlayan cem imiş.

Eğildim zerre çoğaldı,
Doğruldum zerre kayboldu.
Meğer çokluk eğilen gözün oyunuymuş,
Birlik doğrulan gönlün vuslatıymış.

Zerrenin sessizliğinde kayboldum,
Ses yoktu ama bütün Esma orada fısıldıyordu.
Her harf, her nefes, her titreyiş
Beni benden alıp senden bir damlaya döndürüyordu.

Ve bir mühür indi kalbime,
Ne taştandı ne ışıktandı
Sükûtun en ince, en ağır hâlinden yapılmıştı.
Mühür vuruldukça içimdeki gürültü sustu,
Sustukça içimde sen konuştun.

Kalpteki mühür;
Ne kilitleyen bir yasaktı,
Ne saklayan bir sır.
Bu mühür, gönülde açılan
Hakikat kapısının adıydı.

Yol yürünmez oldu
Çünkü yol kalbime sığdı.
Zerre genişledi, âleme döndü;
Âlem daraldı, zerreye döndü.
İkisi birleştiğinde anladım
Cem, yerin değil hâlin ismiydi.

Mühür yeniden parladı içimde,
Sanki görünmeyen bir harf
Gönlümün ortasına kazınıyordu.
“Seninle değil,” diyordu, “Sen’de olurum.”
Ve ben, o anda ben olmaktan yine eksildim.

Zerrede cem olması,
Benliği un ufak etmek değilmiş;
Onu Sen’in nurunda eritecek kadar hafifletmekmiş,
Mühür de bunu hatırlatan bir nefesmiş.

Adımlarım sustu
Yürüyen ben değil, içimdeki mühürdü artık.
Her atışında kalbimin bir kapısı açılıyor,
Bir perdesi kalkıyordu.

Gölgesiz yürümek burada başka bir hâl aldı
Gölge bırakamayan değil,
Gölgeye muhtaç olmayan bir ruh hâliydi bu.

Gecenin en koyu yerinde bile
Bir zerre kadar ışık yetti bana.
Çünkü o zerre Sen’den gelmişse
Gecenin tamamı gündüze dönerdi.

Ve sonunda öğrendim
Cem, çokluğun birliği değil
Birliğin çoklukta zuhurudur.
Mühür, gönlü kapatan kilit değil
Gönlü açan sırdır.

Yürüyüşüm yeniden başladı
Ama artık yol başka,
Ben başka, yürüyen başka.

Çünkü bir zerrede toplandım,
Bir mühürde mühürlendim
Ve hakikate bıraktığım adım
Sadece Sen’de çoğaldı.

HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(21 Kasım 2025)