0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
64
Okunma
Gök yırtılsın üstümde,
Bozkırın solmayan nefesi dolsun içime;
Bir ant düşsün avucuma,
Çakır bir yıldırım gibi harfleri ateşten.
Karanlık göçüp gelsin,
Ben yine kendi gölgeme kılıç tutayım;
Kanatlarıma düşen rüzgâr
Tufanları bile dize getiren bir yemin taşısın.
Atalarımın suskunluğu
Geceyi yaran bir naraya dönüşsün artık;
Dağların alnına değen her kıvılcım,
Köklere gömülmüş bir sözün yankısını uyandırsın.
Gök girsin diye kalkanım
Kızıl çıksın diye yüreğim hazır, bekler
Kırılmayan bir dirençte saklı durur
Adımlarımın izinden yükselen ateş dili.
Uçurum kenarlarında
Bir sığınak gibi kabaran onur durur;
Ben o onurun eşiğinde
Alnımın teriyle mühürlenmiş kaderi okşarım.
Bozkırın pas tutmayan türküsü
Çoban yıldızının bile bilmediği sır taşır;
Her hecesi bir savaş,
Her nefesi bir dönüş çağrısıdır içe.
Bendimi aşan her rüzgâr
Bana yeniden doğuşun kıssasını fısıldar;
Toprağın damarlarında dolaşan
Kan değil, söze sadakat akar aslında.
Kopan her bulut parçası
Yeryüzüne bir hatırlayış olarak iner;
Unutulmuş çağların gölgesinden
Yeni bir diriliş kokusu yükselir sessizce.
Ben ki sözümün ebedi yolcusu,
Zamana meydan okuyan bir gölgeyim;
Düşsem de kalksam da
Andımdan geri dönmeyen izlerin sahibiyim.
Göğün kapıları aralansa
Gümüşten bir urgan iner de ufkumu bağlasa,
Yine de çözülmem ezelden,
Yeminimden başka sığınağım olmaz benim.
Kılıcımın ucu karanlığa değince
Gece, kendi küllerinden çekilir bir an;
Ben o anı beklerim,
Tufan içimde, sessizliğimde çoğalır kora kora.
Ve bilir ki her taş, her ot, her rüzgâr
Söz verdim bir kere doğuya doğru;
Gök girsin, kızıl çıksın gerekirse
Bu yürek, ettiği andın arkasında duracak kadar eski,
Bozkırın kendisi kadar yenilmezdir.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(1 Aralık 2025)