1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
77
Okunma
Bazı yerler var, insanı yaşarken solduruyor.
Ne kadar iyi olursan ol, yanlış kalpte hep eksik görünüyorsun.
Sevsen de yetmiyor, anlatmaya kalksan duyulmuyorsun.
Bir noktadan sonra gülüşün bile yabancı kalıyor yüzüne.
Ve anlıyorsun; her toprak çiçek bitirmiyor,
her kalp insan büyütmüyor.
O yüzden, tükenmeye başladığın yerde tutunmak değil,
çekip gitmek gerekiyor.
Çünkü bazen gitmek, kalmaktan daha onurludur.
Bir insanı seversin, kendi varlığından bile vazgeçersin,
ama bir gün fark edersin ki, o senin yokluğuna bile alışmış.
İşte orada donup kalır yüreğin.
Ne ağlayabilirsin, ne de gidebilirsin…
Sanki bütün yollar seni aynı acıya çıkarır.
Kırıldığın yerden değil, inandığın yerden yıkılırsın.
Ve öğrenirsin;
insanı en çok, “hiçbir şey olmamış gibi” davrananlar bitirir.
O yüzden bazen sevgi değil,
vedayı bile hak etmeyen insanlar olur hayatında.
Zaman geçer, ama bazı yüzler geçmez içinden.
Unutmak istersin, ama bazı anlar kalbinde kazılı kalır.
Her şey normalmiş gibi davranırsın,
ama içten içe eksilirsin her sabah.
Gözlerinin altındaki yorgunluk,
kalbindeki sessiz çığlıktan iz taşır.
Birine inandığın kadar yanılırsın bu hayatta.
Ve birine güvendiğin kadar eksilirsin.
Sonra bir gün aynaya bakarsın,
artık gülümsemenin bile yabancı olduğunu fark edersin.
Çünkü bazı acılar, insanın tenine değil,
ruhunun tam ortasına kazınır.
Bazen öyle bir noktaya gelirsin ki,
ne konuşacak gücün kalır ne susacak yerin.
Her şeyini koymuşsundur ortaya,
ama karşındaki, yokluğun kadar bile hissetmemiştir seni.
İşte o an, en sessiz yenilgidir bu;
bağırmadan, ağlamadan, sadece içinden eksilerek kaybedersin.
İnsan bazen bir sözle değil, bir bakışla biter.
Bir yabancı gibi geçer yanından,
ama senin içinde hâlâ bir dünya kadar yeri vardır.
Kendini kandırırsın “geçti” diye,
ama o isim, bir şarkıda, bir sokakta, bir kokuda yeniden doğar.
Zaman tedavi etmez, sadece öğretir;
artık kimseye aynı saflıkla inanmazsın.
Kalbinde bir yer hep temkinli kalır,
çünkü bir kere yandığın yerde,
bir daha kimseye ateş olamazsın.
Ve anlarsın;
insan bazen sevilmediği için değil,
fazla sevdiği için yalnız kalır.
Çünkü herkes sevgiyi ister,
ama kimse o kadar derinine inmeye cesaret edemez.
Sen dibe kadar inmişsindir,
onlarsa yüzeyde kalmışlardır…
O yüzden sen yanarsın,
onlar unutur.
Bir gün gelir,
sana dokunmadan bile üşüten insanların var olduğunu fark edersin.
Ve en çok, seninle bir ömür ister gibi konuşup
bir mevsim dayanamayanların izini taşırsın içinde.
Sonra bir sessizlik kurulur hayatına,
ama bu kez huzurdan değil,
alışmaktan doğan bir sessizliktir o.
Gözlerin dolmaz artık,
çünkü ağlamak bile değmez hale gelir bazı hikâyelerde.
Yine de yüreğinin bir köşesinde hep aynı cümle yankılanır:
“Ben elimden gelen her şeyi yaptım.”
Zaman geçiyor, ama bazı şeyler hâlâ dün gibi.
Bazı acılar var, sanki içinden hiç çıkmamak için kök salmış.
Görsen gülüyorsun sanırlar,
ama bilmezler; senin gülüşün bile içinde ağlıyor artık.
Her şeyinle oradaydın bir zamanlar,
şimdi hiçbir şeyinle yoksun.
Ne bir ses, ne bir iz, ne de sana ait bir bakış kalmış geriye.
Birinin varlığıyla güç bulurken,
aynı insanın yokluğuyla eksilmeyi öğreniyorsun.
Ve en kötüsü, o eksilmenin bile fark edilmemesi.
Kalbinin yerini taş basıyor artık,
ama sen hâlâ “iyiyim” diyorsun.
Çünkü bazen en ağır yük, belli etmemektir.
İçinde fırtına koparken, dışarıdan sessiz görünmektir.
Kırıldığın yerden değil,
umut ettiğin yerden kanıyorsun bu defa.
“Belki değişir” dediğin her ihtimal,
bir yara izi bırakıyor sende.
Ve bir noktadan sonra,
sevilmeyi değil, anlaşılmamayı kabulleniyorsun.
Çünkü bazı insanlar,
senin sevme biçimini bile yanlış anlıyor.
Sanki fazla hissettiğin için suçluymuşsun gibi davranıyorlar.
Sonra öğreniyorsun;
insan bazen susarak değil,
daha fazla söyleyecek bir şeyi kalmadığı için sessizleşiyor.
Ve en çok da, kalbini hak etmeyenlere anlattığın kalbinden utanıyorsun.
Bir bakıyorsun, artık kimseye “kal” diyemiyorsun,
çünkü kimseye güvenecek bir yanın kalmamış.
Sadece içinden fısıldıyorsun:
“Ben kimseye git demedim, onlar kalamadı.”
Ve sonunda anlıyorsun…
kimse kimseyi gerçekten kaybetmiyor,
sadece biri vazgeçiyor,
diğeri ömrü boyunca toparlanamıyor.
Bir zamanlar uğruna savaş verdiğin o kalp,
şimdi adını anınca bile irkiliyorsa,
işte orada bitiyor hikâye.
Gidenin vicdanı rahat,
kalanın omuzları yorgun oluyor.
Ama en çok da,
“keşke başka türlü olsaydı” cümlesi yakıyor insanı.
Bir şey değişmiyor aslında…
Yine sabah oluyor, yine gece çöküyor,
ama hiçbir şey eskisi gibi hissettirmiyor.
Artık ne şarkılar aynı,
ne kahkahalar gerçek.
Çünkü bazı kayıplar, geri dönmese de
yaşadığın her günü eksik bırakıyor.
Ve o eksiklik, zamanla acıtmıyor belki,
ama hep orada kalıyor…
adı geçmeyen, sesi duyulmayan,
ama yokluğu her gün hatırlanan bir sessizlik gibi.
Sonunda öğreniyorsun;
insan unutmaz, sadece alışır.
Ama bazı alışkanlıklar vardır,
hiç iyileşmez — sadece taşınır.
5.0
100% (2)