0
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
100
Okunma

Bir zamanlar adımı kazımıştım duvarlara.
Şimdi duvarlar yok.
Yalnız sesim dönüyor karanlıkta.
Taş hatırlar.
Peki ya insan?
Unutmak, kardeşim,
bir hücrede kendi gölgeni boğmaktır.
Bir ülke unuttu mu,
önce şiir ölür,
sonra çocuklar.
Benim yüreğimden trenler geçti,
hepsi geciken bir millete aitti.
Küllerimle harfleri karıştırıyorum bazen;
hangisi ben, hangisi yanmış,
ayıramıyorum artık.
Unutmak emirdir askerde,
vaattir okulda,
kazançtır pazarda.
Ama hatırlamak,
bir secdedir.
Yalnız kalana
farz kılınmış bir sancı.
Bana “rahat et” dediler…
Oysa ben rahatı toprağın altında gördüm.
Yeryüzü,
göğsüme bastırdığım sancının ta kendisi artık.
Unutmak ihanet gibi,
sanki kalbime bir bayrak diktim de
rüzgârı unuttum.
Beni ayakta tutan,
hâlâ diz çökmemiş olmam.
Ey dost,
yıkılmadım.
Ama diz çökmediğim her sabah
bir hesap defteri açılıyor içimde.
Ve yine de yazıyorum;
çünkü kalem,
hâlâ elimdeki son namus.