0
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
124
Okunma

Benim yerime yaşayan bir adam var.
Günahlarımın soğuk ıslığıyla geziyor,
benim sandığınız öfke
onun çenesinde biriken kırağı sadece.
Bir sütre ardında değil artık,
benim yerime saydığı adımları
kendi parmak izine yazdırıyor
ve ben
buna katlanmak için yaratılmış değilim.
Ben artık yokum.
Dünya benim yokluğumu bir ganimet sandı.
Tuttuğu gölgeyi karşılığım diye sürenlere
tek kelime etmedim.
Kırık çatalın ucundaki pas kadarım;
pasın da bir hükmü vardır:
insanın kendi kendine çürüdüğünü anlatmak.
O adam,
yürüdüğümü sansınlar diye
acıya basıyor tabanlarını.
Köşebaşları onun için
kiminle yüzleşeceğini bilmeyen
korkak bir vicdandır.
Benimse vicdanım,
yıllar önce bir kıraathane masasında
öldürülmüş bir cümle gibi
susmayı seçti.
Sözlerimi yürüttüğünü biliyorum.
Benim nefesimle başlayan dizeleri
ciğerine kadar indiriyor.
Ben sustum.
Sustum ki Rabbim bilsin
yaşamakla yargılananın ben olmadığımı.
O susamadığı için
hayatta bırakılan bir sabıkalıdır aslında.
Gecenin kavruk göğsüne yaslandım bir vakit:
“Ben mi kaldım hâlâ burada,
yoksa o mu benim yerime ölümü
defterin kenarına düşüp
sayfayı çeviriverdi?” dedim.
Cevap inmedi.
İnmedi ama
çivisi çıkmış bir saat parçası gibi
yüzümden sıyrıldı zaman.
Ve o;
benim adımdan çaldığı bir cesaretle,
indi kalabalıklara.
Meydanlarda, vitrinlerde,
benim yüzüme baktığını sanıp
kendinden utandı.
Sanki ben hiç doğmamışım gibi
her sabah yeniden doğuyor;
bu dünyaya yaranamamış bir sabah karaltısı.
Sanmayın ki dünya beni anıyor.
Beni çoktan düşürdü sicilinden.
Yokluğumu bir tasarruf sandı.
Defterlerine onu yazıyor şimdi,
adına “ben” diyerek.
Bir imza yetmezmiş gibi
hikâyemi de zimmetine geçiriyor.
Bir gün biri çıkıp soracak elbet:
“Hanginiz gerçek olan?”
O anda yeryüzü;
ben varmışım gibi, susacak.
O ise benim yerime
son kez derin bir nefes alacak.
Ve dünya,
onu benim yerime yaşattıkça
kendi kalbini gömecek toprağa.
Çünkü insanın yerine yaşayan her adam
dünyanın kendi ölüm biletidir.