0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
45
Okunma
Konuşmadım çünkü susmak daha ağırdı,
kelimeler boğazımda düğümlendi,
her sözcük bir hançer gibi saplandı içime.
Gözlerim sustu, kalbim konuştu ama
kimse duymadı o sessiz çığlığı,
sanki boşluğa fısıldanıyordu acılarım.
Bazen susmak, ses çıkarmamaktan değil;
kırılmamak için kendini parçalayıp saklamaktır.
Her sessizlik, gizlenen bir savaş,
her yutkunuş, kaybedilen bir umut.
Ama ne garip ki, bu suskunlukta bile
kimse anlamadı, kimse görmedi.
İçimde büyüyen yalnızlığın yükünü
her gün kendi ellerimle taşıdım.
Bir gün geldiğinde anlarsın,
sessizliğin içinde boğulmak,
en yüksek haykırıştan bile ağırdır.
Ve o yük, ne toprağıyla, ne de soğuk taşlarıyla;
kalbindeki kırgınlıkla, umutsuzluğunla doludur.
Sustukça büyür bu yük,
ve içine gömülür tüm hayallerin,
yitip gider sevgi, umut, inanç…
İşte o zaman kalırsın yalnız,
sessizliğin içinde,
bir kez bile söylenmemiş sözlerin ağırlığında.
Suskunluk bazen çığlıktır,
ama çığlıklar duyulmaz oldu yıllardır.
Kelimeler yorgun, dudaklar mühürlü,
kalp ise kırık dökük bir harabe gibi.
Ne zaman açsan kapını umutlara,
hep rüzgar eser, hep fırtına kopar.
Ve öğrenirsin, bazen en büyük ihaneti
en yakınlarından yersin,
en derin yaraları sessizlikle alırsın.
Gözlerin yorgunlukla dolar,
ellerin boşlukta kalır;
dost sandıkların bile birer gölgeye dönüşür,
ve sen, sessizliğin içinde yalnız kalırsın.
Ama unutma, bu yük sadece son değil;
bir dirilişin, yeniden doğuşun kapısıdır.
Sessizliğin içinde saklı bir güç vardır,
ve o güç, bir gün seni yeniden ayağa kaldırır.
Yeter ki vazgeçme,
yeter ki suskunluğun içinde kaybolma.
Çünkü en karanlık gece bile biter,
ve sabah en beklenmedik anda doğar.
Bu yük, yalnızca suskunluk değil,
aynı zamanda unutulmuşluğun ağırlığıdır.
Karanlık, içine sızar,
umutların kırıntılarını yer bitirir.
Dost bildiklerin arkandan döner,
gülüşlerin yalan, sözlerin hançer olur.
Ve sen, öylece kalırsın;
bırakılmış, kırılmış, unutulmuş.
İçindeki yangın söner,
ve o güç, rüzgarla savrulmaz bile,
yerinde kalır, ağır bir yük gibi.
Yalnızlık seni boğar, ama bağıracak sesin yoktur;
çünkü her haykırış, kendinle savaşmaktır.
İçindeki savaş, en zalim olanıdır,
kimse görmez, kimse bilmez.
Ama bil ki, bu yükün soğuk taşları altında,
bir gün yeniden doğacaksın.
Yeniden doğan bir küleksin sen,
acıyla yoğrulmuş, dayanmış, güçlenmiş.
O zamana kadar, taşı o yükü,
göğüsle o karanlığı,
ve unutma, sessizliğin içinde bile,
hayat seninle savaşmaya devam eder.
Ve sonunda anlarsın;
en derin sessizlik, en keskin kılıçtır.
Sana saplanan, kimsenin görmediği,
kalbine kazınmış binlerce suskunluk.
O kılıç, kanatmaz sadece,
varlığını yerle bir eder,
umutlarını paramparça yapar,
ve seni, kendinden bile koparır.
Yalnız kalırsın o boşlukta,
sesin yok, nefesin ağır,
ve zaman, en acımasız bekleyiştir artık.
Çünkü artık ne sözler, ne gözyaşları,
o derin yarayı saramaz.
Sessizliğin içinde,
kaybolmuşluğun sonsuzluğunda,
tek başına kalırsın —
ve hiçbir kurtarıcı gelmez.
İşte o an,
yaşadığın en ağır gerçek olur;
dünyanın yükünü taşıyan omuzların,
kendi yıkımının mimarıdır.
Ve sen,
sessizliğin içinde,
kendi yalnızlığınla hesaplaşırsın...