2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
68
Okunma
Kuyunun Başında
Çeşme kurumuştu, suyun dili susmuş,
Toprak bile ağlamayı unutmuştu artık.
Köyün üstüne çöken o hüzün,
Bir duman gibi evlerin bacasından yükselir,
Gökyüzü bile sessizliğe gömülürdü akşamları.
Bir kadın vardı orada,
Saçları rüzgârda savrulmuş,
Gözleri uzaklara dalmış,
Bir zamandır değil, bir ömrü bekler gibiydi.
Yalın ayak geçmişin taşlarına basar,
Her adımda bir anının canını yakardı.
Bir zamanlar o da gülmüştü,
Bir zamanlar o da sevmişti,
Gözlerinde bahar açarken,
Kalbine sonbahar yağmıştı ansızın.
O eski sevdalar vardı eskiden,
Dizlerinin dibinde yanık türküler söylerdi erkekler,
Şimdi ne o ses kaldı, ne o nefes,
Hepsi bir avuç küle dönüp rüzgâra savruldu.
Bir gece, yıldızsız gökyüzüne baktı kadın,
Kendi kendine fısıldadı:
“Ben de vardım o yangında,
Ben de yandım, sessizce kül oldum.”
Sonra sustu…
Çünkü sustukça daha çok konuşuyordu içi.
Yiğitlik bir zamanlar onurdu,
Duruştu, sözdü, yemin gibiydi.
Ama artık üç kuruşa satılır olmuştu,
İnsanlar da onurları gibi eksilmişti.
O kadın da bir vakit,
Üç kuruşluk bir paranın gölgesinde harcanmıştı.
Ne elinde umut kalmıştı,
Ne kalbinde bir gün doğumu.
Her sabah aynı kuyunun başına gelir,
Eliyle taşları yoklardı sanki biri cevap verecekmiş gibi.
O kuyuda su değil,
Kendi yansımasını gömmüştü yıllar önce.
Kuyunun dibi kadar karanlıktı içi,
Ve orada bir ses yankılanırdı hep:
“Unutmadım…”
Köy sessizdi,
Sadece rüzgârın taşıdığı türkülerde onun adı geçerdi.
Ne birisi sorar, ne birisi hatırlardı artık.
Ama kadın bilirdi…
Her unutuşun ardında bir anı,
Her sessizliğin ardında bir feryat saklıydı.
Geceleri, pencerenin önünde oturur,
Kırık bir lambanın titrek ışığında ellerini ısıtırdı.
Küller arasında kalan son sıcaklık gibiydi o an.
Bir zamanlar kalbinde çiçek açan sevda,
Şimdi dikenleriyle onu sarıyordu yavaşça.
Ve o kadın bir gün,
Kuyunun başına son kez geldi.
Rüzgâr saçlarını okşadı,
Gözlerinde sonbaharın bütün renkleri vardı.
Eğildi suya, baktı uzun uzun…
Ne su konuştu, ne taş.
Sadece kendi yansımasına son kez fısıldadı:
Benim hikâyem su gibi başladı,
Ama taş gibi sustu.
Ve o an, köyün üstündeki hüzün,
Bir kadının kalbinden yükselen bir dua gibi,
Gökyüzüne karıştı sessizce.
Çünkü bazı kadınlar ölmez, sadece susar…
Ve o suskunluk, bir köyün kaderi olur.
Mehmet Bildir
5.0
100% (2)