0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
229
Okunma

"Bir milletin yıkıldığı, kalbinin sustuğu anlar vardır;
Lakin o an, yeniden doğacak yiğitlerin sancısıdır!"
Gözler çökmüş, dudaklarda ne tebessüm ne de söz,
Her yüz, bir virane; her gönül mahzun ve bezgin.
Bir millet ki dert içinde, çırpınır da çıkamaz,
Çünkü sinesinde iman solmuş, ses yok, ışık az...
Köyler susmuş, minareler çanla boğulur gibi,
Baba yorgun, ana suskun, evlat ölüdür sanki,
Kimi “sabır” diyerek boyun eğmiş zalime,
Kimi “akılla” susmuş, el vermiş haram yeme...
Ey cemiyet, ey ümmet, bu ne gaflet bu ne hâl?
Ecdadın arş titreten sedası, şimdi neden kal?
“Ben tokum” deyip geçtin, komşun açlıktan öldü,
Vicdan gömüldü toprakta, insanlıksa büsbütün söndü!
Yıl ıstırap yılı, her kalpte bin hicran, bin ah!
Alev sarmış her yaka, dert içindedir her yer
Bir avuç yiğit kaldı, düşmeyen secdede hâlâ,
Bir avuç iman eri var; bakmaz dünyanın âlâsına...
Çekilir mi bu zillet? Bu devran böyle mi döner?
Bir zamanların yiğitleri, şimdi korkak doldu her yer.
Nerde o Yavuz’un tokadı, Alparslan’ın kükreyişi?
Şimdi “barış” adıyla örtülmüş her hainin işi...
Fakat bilmem, bir ateş var hâlâ bazı göğüslerde,
Sönmemiş bir iman var, hâlâ çarpan o kalplerde.
Siper etse de bedenini, gülerek yürür ölüme,
Çünkü bilir: Ölüm, şereftir hakkı haykırdığı güne.
Gecelerden doğar şafak, çökmeden olmaz sabah,
Dertler biterse, neyle sınar kullarını Allah?
İşte o cengaverler, yıkılmış bu viranede,
Baş kaldırdı göğe doğru, diz vurmadı hiç yerde!
Bir elinde kitap vardı, ötekinde çelik kalkan,
“Dosdoğru kalk!” dedi bir ses, “Rabbine doğru yürürken korkmadan!”
Göğsüne basmıştı hayatın tüm ıstırabını,
Ama alnında parlıyordu secdelerin nur-âbını!
Ne para vardı onlarda, ne saltanat ne saray,
Bir hırka, bir aş, bir seccade, bir de hakka dayanan yürek,
İşte o yiğitlerdir ki çökmüş toprakları dirilten,
Küfrün ordularını, secdeleriyle silkeleyip çökerten.
Erol Kekeç/31.07.2025 21:47/Sancaktepe/İST
5.0
100% (1)