0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
150
Okunma

Aşk,
evrenin henüz adı konmamış karanlığında
ilk ışığın titreyişi gibidir.
Bütün boşluk susarken,
bir kıvılcım kendi varlığını duyurur;
ne kadar küçük olursa olsun,
karanlığın kaderini değiştirir.
İnsan da böyledir işte;
kalbin en dip yerinde bir sızı belirir
ve o sızı büyüyerek
bir ömrün yönünü belirler.
Adı aşk olur,
bazen acıtır,
bazen iyileştirir,
ama asla geçip gitmez.
Limon çiçekleri burada başka açar;
dünya dönerken kokuya karışan o ince ekşilik
sanki yıldız tozunun yeryüzüne düşmüş hâlidir.
Tatlıyla acının birleştiği yerde
insanın bütün zamanlara yayılan sesini duyarsın.
Aşk, dudakta değil artık;
yüzyılların içinde dolaşan bir anı gibi
ruhun derin boşluklarında yankılanır.
Gölge,
bu evrensel hikâyenin en sadık şahididir.
Güneş kaybolsa da seni bırakmaz,
karanlık artsa da seni terk etmez.
Aşkın özü de işte budur:
Varlığa eşlik eden sadık bir karanlık,
insanı taşıyan görünmez bir bağ.
Kendi içimizdeki gölgeye dokundukça
insan olduğumuzu anlarız.
Bir kelebeğin ömrü burada yetmez;
çünkü aşk, zamanın kendisinden pay alır.
Küllerin üzerinde yükselen bir ağaç gibi
bin defa yanar,
bin defa yeniden yeşerir.
Her yaprakta bir hatıra,
her kabukta bir yara,
her tomurcukta yeni bir umut saklıdır.
Dağlar sesiyle,
denizler nefesiyle,
gökyüzü derinliğiyle
aşkı taşır.
Çünkü aşk yalnızca insana ait değildir;
rüzgarın estiği yeri değiştirir,
dalganın kıyıya vuruşunu derinleştirir,
gökyüzünün tonunu ağırlaştırır.
Evren, aşkın ağırlığını taşımayı öğrenmiş
yaşlı bir bedendir aslında.
İnsan bir gün durur ve sorar:
“Ben bu kadar küçükken
aşk nasıl bu kadar büyük?”
Cevap, yaratılışın kalbinde saklıdır:
Aşk, bizi biz yapan ilk sestir.
Daha toprak yoğrulmadan önce,
daha nefes içimize dolmadan önce
var olan bir çağrı gibi.
Ve insan ölse bile
o ses ölmez.
Gölge kalır, sızı kalır,
limon çiçeklerinin ekşi kokusu kalır.
Aşk, evrenin göğsüne yazılmış
silinmez bir izdir.
Bir ömrün değil,
bütün yaratılışın toplam nefesidir.
Aşk bitmez,
yeryüzü yalnızca ona yeni bir mevsim hazırlar.
Biz ise her defasında
aynı ışığın altında
yeniden başlarız...
Erol Kekeç/30.11.2025/Sancaktepe/İST