0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
202
Okunma

Toprağın verimi arttıkça,
tarlayı tutan eller birer birer azaldı.
Makine büyüdü, çark hızlandı,
kâğıtlar zenginliği yazdı
ama köyün içindeki boşluk
kimsenin kaydetmediği bir veri olarak kaldı...
Bereket çoğaldı deniyordu,
doğru—
ama insansız bir bereket
geleceğin sessiz yoksulluğundan başka ne doğururdu?
Toprak sabırlıdır;
insanı terk etmez.
İnsan toprağı bıraktığında ise
o sabır bir ağıda dönüşür.
Tarlanın içinden yükselen çiğ taneleri bile
bir günlüğüne yas tutar,
yoldaki ayak izleri soğur,
evlerin kapısı bir daha açılmamak üzere kapanır.
Makine büyür, üretim artar;
ama köy küçülürse
gelişmenin sesi çorak bir yankıya dönüşür.
Kâğıt üstünde artan her sayı,
göç yoluna çıkan bir ailenin
sessiz çöküşünü örtemez...
“GSYH büyüdü” derler,
rakamlar kabarır,
ekonominin nefesi açılır…
ama aynı anda köyün nefesi daralır.
Evlerin bacası tütmez,
çocuk sesleri duyulmaz,
tarlalar çalışır ama
onlara kulak veren bir insan kalmaz...
Bir ülke böylece
matematikte kazanıp hayatta kaybeder.
Verimlilik yükselir,
istihdam düşerse;
ekonomi ilerlerken kültür geri çekilir,
kimlik solgun bir yaprağa döner.
Tarladaki bereket
emeğin çekildiği gün
ölü bir ağırlığa dönüşür.
Köy boşaldığında
şehir gerçekten büyümez;
yalnızca gölgeler uzar binaların duvarlarında.
Kalabalık çoğalır,
ama insan eksilir...
Toprağın zenginleşip köylünün fakirleştiği bir yerde
gelişme değil,
çürümenin kokusu ağır ağır yükselir...
Makine ne kadar kazanırsa kazansın
göç yoluna düşen bir aile kadar kaybettirmez.
Sıcaklığını kaybetmiş bir ev,
yıllarca sakladığı hatıraları
tozlu raflara teslim eder.
Genç bir omuz şehrin soğuk kaldırımlarına yaklaşırken
tarlanın kenarındaki ağaç
son kez uzatır gölgesini,
ama kimse o gölgeyi fark etmez...
Topraktan kopan toplum,
kimliğinden de kopar,
dilinden, geleneğinden,
yüreğinin evinden.
Her çöküş,
bir dönemin sessiz kapanışıdır.
Bazen bir tarlanın boş kalışında,
bazen bir evin penceresinden sızan karanlıkta,
bazen de bir çocuğun artık duyulmayan kahkahasında saklıdır bu kapanış...
Kimse fark etmez,
ama bir dönemin kapısı
gürültüsüz, kırılgan,
içimizi acıtan bir tınıyla kapanır...
Fakat her karanlığın içinde
bir filiz saklanır.
Boşalan bir evin avlusunda bile
umut, toprağın yüzeyine sessizce dokunur.
Belki bir gün…
Toprağa küsen insanlar
yeniden toprağın kokusunu hatırlar.
Makine çalışır,
üretim sürer,
ama insan geri döndüğünde
bereket gerçek bir sese kavuşur...
Ve işte o zaman
yeni bir güneş doğar bu ülkeye—
artık sahte ışıklarla değil,
toprakla insanın yeniden birleştiği
sahici bir sabahla...
Erol Kekeç/26.11.2025/Namazgah/İST