0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
118
Okunma

Bir adam, geceyi göğsünde taşır,
Ayın hafifçe erittiği sessizliğiyle,
Rüzgârın kıyısına düşen yaprak gibi sever.
Bir adamın kalbi, kırık bir aynanın yansımasıdır;
Her parça bir umut taşır,
Ve sevdiğini kendi yansımasında bulur.
Bir adam, toprağın altındaki tohum gibi sever,
Sessiz, sabırlı, görünmez;
Köklerini derinlere salar,
Fırtınaları içine çeker,
Ve bir çiçek açar sevgisinin izinde.
Bir adam, suyun kıvrımında sever,
Sessiz akışında, kayaların dibine gizlenmiş,
Kendi sertliğini yumuşatan bir akıntı gibi.
Bir adam, rüzgârın tenine değdiği gibi sever;
Görülmez, ama her zerresinde hissedilir,
Ve sevdiği kişi, rüzgârın geçtiği yerin kendisi olur.
Bir adam, gecenin en koyu saatinde sever,
Yıldızlar çürük iplik gibi düşerken göğünden,
Ve karanlıkla yarışır,
Sadece sevdiğinin ışığını büyütmek için.
Bir adam, buzun içinde ateşi saklar,
Soğuk elleriyle sıcak bir dünya kurar,
Ve her dokunuşu, donmuş zamanın çözülmesidir.
Bir adam, denizin dibine inerek sever;
Balıkların ve yosunların arasında,
Görünmez bir nefes gibi,
Ve sevdiğinin derinliğini keşfederken kendini kaybeder.
Bir adam savunmasız kalır,
Taşın altında büyüyen kökler gibi,
Ve sevdiği kişinin gölgesinde
Bütün gövdesiyle açılır.
Bir adam nasıl sever, sor bana:
Sessizlikle, toprakla, rüzgârla, suyla;
Kendi gölgesini feda ederek,
Kendi derinliğinde kaybolarak…
Ve sonunda, tüm dünyanın sustuğu bir anda
Savunmasız kalacak kadar sever.
5.0
100% (5)