4
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
157
Okunma
Yorgunluğun izleri var,
Yosun bağlamış nasırlarımdan.
Elimi uzatsam rahatlığa — tutamam;
Taşır toprağın ağır sırlarını avuçlarım.
Zenginliğin kıyısına yaklaşsam,
Toprağın kokusu eksilmez tenimden;
Kimselere yaklaşamam.
Alın terim akar yüzümden...
Suyla, toprakla yoğrulmuş seneler…
Ne yapsam,
Vazgeçemez bu çamurdan ellerim.
Hayatım, yeşermiş bir tarla;
Tırpan gibi biçer,
Bileklerimden ömrümü.
Yıllar sırtıma ağır yük yükledikçe,
Omuzlarım eğilir — gençliğim ezilir.
Bir ömür taşıdım ekmeğin,
Göğsümü delen ağırlığını.
Ne tokluk düştü payıma,
Ne bir gram huzur.
Geceler çöker bağrıma taş gibi;
Kolum sızlar, titrer ellerim…
Uykumda bile ter kokar yorgunluk.
Bir çocuk ağlasa duvar dibinde,
Ahlar, vahlar içinde…
Sanırım bu inilti — kendi iç sesim.
Kırılmış bir kürek gibi ruhum,
Ne tarlaya döner, ne denize;
Yalnızca bekler…
Belki bir rüzgâr geçer üstümden,
Belki bir dua düşer dizlerime…
Sürüklenirim yerden,
Bir mavi gökyüzüne.
Bilirim…
Mavi gökyüzü bile toprağın kokusunu taşır bana.
5.0
100% (5)