hiç unutmam geçen gün müydü önceki ay mı ne sokak kedilerinden duydumdu bir de avaz avaz haykırıyordu isimlerini bilmediğim hakim yakalı haki renkli kirli gömlekleriyle çelimsiz muavinler
yakın bir geçmişte yani insanlık tarihinin henüz adı konulmamış yani henüz tarih kitaplarıyla haşır neşir olmamış miladında ve devletimizin sınır ötesinde yeni bir imparatorluk kurulmuş teypten milli marşlar eşliğinde hınca hınç bedava yolcu taşırmış otobüsler otobüsler mi bedava yolcular mı bilinmezmiş
aradan birkaç ay mı birkaç yıl mı geçmiş ne terminaldeyim işte o gün yine yazıyorrr yazıyorrr diye bağırıyordu çıplak ayaklarıyla öteye beriye koşturup gazete satan çocuklar yeni kurulmuş o meşhur imparatorlukta yeni kurulmuş bir isyan çıkmış tanınmadık bir münafık kertenkele öldürmüş imparatoru üç tas has hoşafına bir çimdik güzelavrat otu iki dirhem baldıran zehri üç tutam zencefil koymuşlar oracıkta böğüre böğüre ölmüş zavallı imparator bir güzel yatırmışlar yanına her şeyi gören çeşnicibaşının başını da
devşirilmiş derviş kaplumbağalar taşımış devrik imparatorun tabutunu ve tüm mal varlığına kargalar konmuş
yeni kral artık yalnızca kuşlarmış
bütün ahali endişeliymiş bütün sokaklar gergin ellerinde birer duble molotof kokteyli ve dahi bütün son ütücüler tedirgin hal bu ki gömseler toprağa yeni imparatora olan kinlerini yeşerirmiş yeminle yedi veren gün sonra ki yağmur mevsimi de kapıda
ellerinde sapan gözlerinde kan bütün sansarlar konuşlanmış sınırlara
bütün kötü haberler gibi çabuk yayılmış darbe-i vak’a teyakkuza geçmiş bütün komşu ülkeler İkinci bir emre kadar bütün bulutlar yasaklanmış kuşlara
ve duyduk ki eskisinden yeni imparatorlukta ikinci bir emre kadar karartılmış bütün yıldızlar
mef’ûlü mefâîlün feûlün mef’ûlü fâilâtün diye methiyeler yazmış led ışıklı tabelalara meşhur şair gırcırlı tavşanlar
biri söylese inanmazdım ama gözlerimle gördüm gazetede bir fiil şahidim yani pankart aşmış imparator öldü yaşasın yeni kral diye porsuklar
bir kavim yok olmuş yani bir kavim doğuyor zannımca yalnızca kuşlarmış artık kral ekmekten hafif ve dahi ölüm kadar ağırca
duyduk ki yeniyken eskiyen ülkede herkes huzursuz bütün atlar huysuz bütün kuşlar mızmız bütün fırıncılar umutsuzmuş
ay bastı mı geceyi bıçaklar çıkıyormuş çulha kuşlarının cepkenlerinin ceplerinden
baskınlar gazete baskılarında manşet meskun mahalde sekiz kişi tutuklanmış suç aleti baltaların arkasında boynu bükük duruyor siyahbeyaz fotoğraf üstüne sürmanşetteymiş elleri kelepçeli meczup oduncular
duyduk ki sincaplar cirit atıyormuş ellerinde cop bellerinde tabanca
ve duyduk ki hükmediyormuş gagalarında pimi çekilmiş patlamaya hazır pıt pıt mısırlı kanatları apoletli baykuşlar
sincaplar ve zebraları topla şair tavşanları ve anarşist porsukları da ekle sansarlar ve katil kertenkelelerle azmettirici kargalarla kuşları da dahil et hesaba devşirilmiş derviş kaplumbağaları da unutma ben diyeyim beş on sen de yüz milyon
ölü kuşlar cabası
oysa ne çok severim güneş etkisi yapar bende kuş sesleri iliklerime kadar işler sırf bu yüzden beklerdim baharın gelmesini
en sonra duyduk ki teypten marşlar eşliğinde hınca hınç bedava gidenler kaçak yolcu olup dönmüşler gittikleri gibi bedava
ben hala terminalde kediler ve çelimsiz muavinlerleyim adın ne bakayım senin diye sordum birine miyavmış öyle dedi ne mübarek ne beynelmilel kelimeymiş şu miyav demek ki usul usul söyleyince isim hırsla söylenince tamlama
dedim ki Yeni dostum miyava sonunda bunu da gördük bak sonunda intikamını aldı kuşlar sonunda insanlar ödedi doğaya ihanetin bedelini umarım buralara sıçramaz isyan gerçi sen seversin kuşları aman ha sakın yanımdan ayrılma
aya baktım öylesine ışıklarını yeni yakmış bana bakıyor kocaman tek gözüyle sırtımda ıslak kirli üç günlük turunç rengi bir mintan sakallarım ele avuca gelmiş ellerim soğuk terli ve titrek mintanımın cebinde patiskadan bir mendil ayaklarım kıçına şaplak yemiş tay gibi sürekli aşağı yukarı sallanıyor sağ gözümde hafiften bir seğirme isyan ha geldi ha gelecek bizim memlekete aya baktım öylesine hala duruyor bıraktığım yerde
madem ki buradayız bu gece de madem ki tarih yeni haberlere gebe bize de şerh düşmek düşmüş geleceğe belli ki hayat böyle gelmiş böyle sürüp gidecek ve bir yere de gitmeyecek hala yerinde ay seyredip duruyor bizi kocaman tek gözüyle iyisi mi taze sıkılmış portakal suyu lütfen bir de hallice iki somun sıcak ekmek ikiyüzlü elli gram beyaz peynir yüz otuz gram siyah zeytin kedilere süt muavinlere çay
madem ki bu gece ve bir süre buradayız belli ki bir yere de gitmeyecek yerinde duracak ay benden olsun bu sefer zeytin peynir sütler ve çay
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şair hem değişimi özlemiş hem de her şeyin yerli yerindeliğini kabullenmiş gibi geldi bana şiirin bütününde. Ay benim için yazgı oldu bu şiirde. Ülkelerin, coğrafyanın vs. Değişim kaçınılmaz ama vakti gelmemiş olabilir. Şiir gerekli çağrıyı yapmış.
Ben de burada yeniyim. İnsanlar tanımadan bile engel koyabilyor burada. Bana da yapıldı. Hem de çok yeniyken. Sonra açıp bir bakıyorlar geri engel koyuyorlar. Takip gönderip, şiir beğenip hem de.
Burası da ormanın ayrı bir yüzü. Saklambaç oynamayı seven klinik vakalar var. Burası bize insanları gözlemleme imkanı sunuyor. Bu arada isim olarak ne diyeceğiz size?
Şiir farklıydı, yeni şeyler denemek güzel. Gule arkadasim severim. Engel kısmını yorumda okudum o yüzden yazdım. Vaktim oldukça takipteyim. Sizi edebiyatladan tanıyorum bence.Selamlar. Kimseye bakmayın, yeni şeyler denemek iyidir. Bizler de sonsuz yeniler döneminin şairleri olalım böylece. 🌾✍🏻👏🏻✋🏻
Orhun abiyi şiirlerinden biliyorum biraz evet. Burda da yazıyor sankim. Ne güzel duvarları yıkan olmak. Engel konusu birçok nedenden olabiliyor ama saçma geliyor bana. Yani şiirine girmezsin, okumazsın, yorum yapmazsın gibi gibi. Diğeri biraz gizli dedektiflik gibi. Engeli kaldır bak kapat ne bilim. Hangi kafayı yaşıyorlar. Bir de sır aramızda. Bu dışarıda kapalı gözüken şiirleri ben blogda görüyorum. Yani öyle bir gizlilik yok sadece farkında değiller. Deve kuşu mantığı biraz bu saklambaç.😄✍🏻 Zekâ her engeli aşar. Yeter ki engelimiz zekamiz olmasın de mi abi. İyi geceler. Şiirlerine bakacağım. Forum ile çok oyalandım yeni açtığım için. Selamlar 🌾
Merhaba kardeşim, o engelciler, engel kaldırdığında düşüncesi değiştiği için değil de engellediği kişilerin eserlerini okuyamadığı için kaldırıyor engeli diye düşünüyorum. Hele bir de paylaşılan şiiri site üyeleri haricinde kimse okuyamıyorsa merak ettiklerine inanıyorum.
Çok ciddi gerilim yaşamadıkça engel koymayı düşünüyorum. Özellikle bir iki ufak gerilim yaşadıklarımı hiç engellemek.
Çünkü, belki o gerilim yaşanan eserde yanlış izlenime kapılmış olabilir engelleyen kişi. Hem sonrakileri okusun beni anlasın hem de diğer üyelerle ilişkimi görsün isterim. Böylece benim değil kendisinin kaybettiğini anlasın. Haa böyle yazınca çok kibirli göründü ama şiirlerim değilse bile insan ilişkilerim iyidir. Mesela Orhun Basat abiyi diğer siteden bilirsiniz, öyle kimseyle pek içli dışlı olmaz (çok geçerli sebepleri var ve çok haklı) onun o kale gibi duvarlarını yıktım, baba oğul gibiyiz. Bilmem anlatabildim mi:) Reklamları izlediniz şimdi sıra şiirde😀
İlgine, desteğine çok teşekkür ediyorum. Eksik olma... Esen kal...
Burası sosyal bir alan kötü olduğu kadar güzel tarafları da var güzel insanlarla tanışmak gibi Uğur abi. Mesela bu engel koyanlar canı sıkılınca kaldırıyorlar engeli hemen engeli basın siz de acımayın. Siz değil onlar düşünsün. Ben bidahakine öyle yapmayı düşünüyorum.🤭Günaydın.
Orhun abiyi şiirlerinden biliyorum biraz evet. Burda da yazıyor sankim. Ne güzel duvarları yıkan olmak. Engel konusu birçok nedenden olabiliyor ama saçma geliyor bana. Yani şiirine girmezsin, okumazsın, yorum yapmazsın gibi gibi. Diğeri biraz gizli dedektiflik gibi. Engeli kaldır bak kapat ne bilim. Hangi kafayı yaşıyorlar. Bir de sır aramızda. Bu dışarıda kapalı gözüken şiirleri ben blogda görüyorum. Yani öyle bir gizlilik yok sadece farkında değiller. Deve kuşu mantığı biraz bu saklambaç.😄✍🏻 Zekâ her engeli aşar. Yeter ki engelimiz zekamiz olmasın de mi abi. İyi geceler. Şiirlerine bakacağım. Forum ile çok oyalandım yeni açtığım için. Selamlar 🌾
Merhaba kardeşim, o engelciler, engel kaldırdığında düşüncesi değiştiği için değil de engellediği kişilerin eserlerini okuyamadığı için kaldırıyor engeli diye düşünüyorum. Hele bir de paylaşılan şiiri site üyeleri haricinde kimse okuyamıyorsa merak ettiklerine inanıyorum.
Çok ciddi gerilim yaşamadıkça engel koymayı düşünüyorum. Özellikle bir iki ufak gerilim yaşadıklarımı hiç engellemek.
Çünkü, belki o gerilim yaşanan eserde yanlış izlenime kapılmış olabilir engelleyen kişi. Hem sonrakileri okusun beni anlasın hem de diğer üyelerle ilişkimi görsün isterim. Böylece benim değil kendisinin kaybettiğini anlasın. Haa böyle yazınca çok kibirli göründü ama şiirlerim değilse bile insan ilişkilerim iyidir. Mesela Orhun Basat abiyi diğer siteden bilirsiniz, öyle kimseyle pek içli dışlı olmaz (çok geçerli sebepleri var ve çok haklı) onun o kale gibi duvarlarını yıktım, baba oğul gibiyiz. Bilmem anlatabildim mi:) Reklamları izlediniz şimdi sıra şiirde😀
İlgine, desteğine çok teşekkür ediyorum. Eksik olma... Esen kal...
Burası sosyal bir alan kötü olduğu kadar güzel tarafları da var güzel insanlarla tanışmak gibi Uğur abi. Mesela bu engel koyanlar canı sıkılınca kaldırıyorlar engeli hemen engeli basın siz de acımayın. Siz değil onlar düşünsün. Ben bidahakine öyle yapmayı düşünüyorum.🤭Günaydın.
bir çimdik güzelavrat otu iki dirhem baldıran zehri üç tutam zencefil koymuşlar oracıkta böğüre böğüre ölmüş zavallı imparator bir güzel yatırmışlar yanına her şeyi gören çeşnicibaşının başını da
işin özü sözü kıssadan hissesi tebrikler kardeşşşşşş saygılarımla
Eyvallah ekselans, gelmiş kadar oldu. O değil de bu zeytin dediğin elma armut değil, toplayınca ham diye yenmez bilirsin. Bence yüz otuz gram yüz otuz gram zeytin al. Dalında da elma, üzüm, erik ye. Yoksa bozarsın mideyi:)
Eyvallah ekselans, gelmiş kadar oldu. O değil de bu zeytin dediğin elma armut değil, toplayınca ham diye yenmez bilirsin. Bence yüz otuz gram yüz otuz gram zeytin al. Dalında da elma, üzüm, erik ye. Yoksa bozarsın mideyi:)
Bu anıyı yazı dilinde yazsaydınız, ki ortalara kadar zaten o ayardaydı, daha derli toplu, daha yerine otururdu cümleler.
Bu şekilde biraz dağınık, bunun üstüne bir de kendi dalgınlığımı ekledim, sonuç "ben ne okudum, ne anladım şimdi?" gibi tuhaf bi durum oldu:)
Üzülmeyeceğinizi ve kafanıza çok da takmayacağınızı düşünüyorum. Çünkü az önce bir arkadaş da bana aynı şeyi söylemişti, sonra ben o arkadaşa çok daha karmaşık cevap verdim ve işler iyice karıştı, ortalık arap saçına döndü. Ben özür dileyip sıvıştım işin içinden, yani kaçak dövüştüm, suçumu mertçe itiraf ettim:)
Benim şimdi burda yapacağım şey de yine deminki gibi biraz kıvırtıp, biraz da 'uykum var yarın bi daha okuyayım' diye bahane ederek, hem kendimi aklamak, hem de sizi umutlandırmak olacak:)
Yok yok.. bu şiir gerçekten de öyle bi okumayla geçiştirilecek iş değil...
Yarın...yarın daha net oturur taşlar yerine diye düşünüyorum.
Bence daha fazla kurcalamayın, yok bu kafiyeydi, yok bu fazlaydı, yok bu gereksizdi derken, her tarafından şıkır şıkır metalik sesler çıkaran gazi madalyalarından taktıracaksınız şiirin omuzlarına:)))
Ama kendinizi güzel eleştirmişsiniz, bahsettiğiniz bölümler evet dediğiniz kadar vardı.
Rica ederim ne demek, bunun için burdayız. Sağlıcakla...
😊 Tekrar hoş geldiniz. Cevabınızı ilk paylaştığınızda okudum. Hem mesai saatlerine denk geldiği için hem de şiiri adam akıllı okuyayım diye bekledim.
Bu saatte kadar çeşitli boş beleş işlerle zihnimi boşalttım ve yeniden okudum.
Çok haklısınız. Hikayeyi çağrıştıran bölümler var. Siz nereyi kast ettiniz bilmiyorum ama şayet fazlasıyla "...muş / ...mış" kullanılan bölümleri kast ettiyseniz, bence doğru olan bu. Çünkü anlatıcı; yaşadığını değil, duyduğunu aktarıyor... Diğer taraftan da masal anlatır gibi de olmuş, yalan değil :)
Bu arada bilerek akışı / anlatımı değiştirdiğim yerler de var. Ay ve kedinin oluğu bölüm gibi... Bazen duyguyla oynamak adına, bazen (uzun ya da zihni yoracak imgeler varsa, sıra dışı bir işleyiş varsa) okuyan dostlar soluklansın diye akışı, anlatım dilini/şeklini değiştiriyorum. Bu amaçla bazen şiirin arasında kendimle kafa geçerim mesela...
Örnek olması adına geçenlerde paylaştığım Gayrinizami Şiir isimli şiirimdeki parantez içinde uzun uzadıya yazılan bölümü inceleyebilirsiniz.
Beni bu şiirde esas rahatsız eden fazla kafiye kullanmış olmam... Kafiye kullanırım ama bu şekilde göze sokarcasına değil.
Mesela: """ madem ki buradayız bu gece de madem ki tarih yeni haberlere gebe bize de şerh düşmek düşmüş geleceğe """ Bu ne yav dedim kendi kendime... Niye daha önce fark etmediğim için hayıflandım.
Mesela kafiye olsun diye "ay - çay" ikişer kere kullanmışım. Çok gereksiz... İlk bölümlerde de var fazlalık kafiye durumu... Tuhaf! Neden yaptıysam artık! Sanki kendimi kasmışım. Hiç de tarzım değil aslında. Belki de sadece hikayesine, mesajına kaptırdım kendimi. Bilemiyorum...
Hatta
""" hal bu ki gömseler toprağa yeni imparatora olan kinlerini yeşerirmiş yeminle yedi veren gün sonra ki yağmur mevsimi de kapıda """ Burası çok gereksiz, saçma ve amaçsız geldi şimdi okuyunca... Hangi akla hizmetle yazdım bilemiyorum...
Bir iki yer/dize daha var gözüme batan.
Sizin önerilerinizi de dikkate alarak daha konsantre bir zihinle tekrar elden geçirmem şart bu şiiri.
İçime sinene kadar kurcalarım artık. Ne zamandır şiir yazamıyorum bari bunlarla oyalanayım:)
* İkinci bir emre kadar * bu çoğu kişinin aşina olduğu bir ifade. Hollywood sağ olsun. Pişti olmamışızdır bence. Ama aynı zamanda paylaşsaydık blöf yapardım ona göre:) Hatta başka bir şirimde daha kullanmıştım yine... Ama o şiirin kurgusu -işin içinde cinayet, dedektif vs var- gereği şarttı:)
Ben teşekkür ederim esas. Hem sohbet, hem içten eleştiri, hem de kattığınız değerler için... Minnettarım... Sağlıcakla kalın...
:)) Evet şiire bugün kendimi daha iyi konsantre ederek okuyorum ve diyorum ki; bu anlatım hikãye ve şiir arasında biraz bocalamış, yer yer öyküye kaymış, yer yer de afili imgelerin gür sesiyle dikkatleri üstüne çekmiş. Ben sizin yerinizde olsaydım bu seslenişi bir hikãye ve bir şiir olarak iki farklı bölümde inceler ve anlatırdım. Tekrar şiire dönersek; doğa ve hayvanlar üzerinden çarpıcı göndermeler var, günümüze, gündemimize ilişkin...
Dikkat çeken bir üslubunuz, anlatımınız var. Her paylaşıma yorum bırakmasam da takip ediyorum, ilgiyle, keyifle okuyorum.
Eski şiirlerime çok bariz hataları olmadığı sürece hiç dokunmam. Yoksa dikiş tutmuyor yama gibi duruyor. O günün duygusuyla bugünün hissettirdikleri aynı olabilir mi, sanmıyorum. Ya da benim için bu böyle diyelim.
Engeller olacaktır, çok da kafaya takmayın. Ben de önceden çok karşıydım bu duruma, şimdi kendim bile şuabali, şüpheli, durumlarda artık engelliyorum:)
Anladığım kadarıyla bizden haberi olan bir üyesiniz, belki de eskilerden tanışıyoruzdur bilmiyorum. Bazı arkadaşlar sırra kadem basıyorlar, sonra da farklı isimlerle tekrar katılıyorlar aramıza, gözden kaçırdıklarımız da olabiliyor bu yüzden.
Açıklama için teşekkür ediyorum, sizi yormamışımdır umarım.
P.s: ***"İkinci bir emre kadar bütün bulutlar yasaklanmış kuşlara" Yalan olmasın, 'ikinci bir emre kadar'ı ben de eski bir şiirimde kullanmıştım diye hatırlıyorum, pişti olmuşuz desene:)
**ayaklarım kıçına şaplak yemiş tay gibi *ellerinde birer duble molotof kokteyli Güzel imgeler, sevdim Final de çok şıktı...
Evet şimdi ne hikmetse söylemler, gözüme daha derli toplu, daha çarpıcı göründü. Demek ki; şiirleri uykulu uykulu okumamak gerekiyormuş, hele ki böyle derinliği olan şiirleri zımba gibi çevik bir kafayla incelemek ve yorumlamak lazımmış. Böylelikle iki bellek arasındaki bu farkı da görmüş, deneyimlemiş oldum:)
Aradığım sinerjiyi yakalayamadım burada. Olay bu aslında. Gitmesem bile daha seyrek paylaşım yapayım diye düşünüyorum.
İlk baştaki üye olma amacım; site harici üyelerin okumasına engelli olup da dışarıdan okuyamadığım siz dahil (kalemini bilmediklerim için kıstas yorum sayısıydı, bazen tek tük de olsa dışarı açık olan şiirlerden yakaladım, sizin haricinizde Nil Gün hanım, Believe hanım... gibi) bazı üyelerin şiirlerini okuyabilmekti...
Kenardan kenardan okuyup geçecektim ama gaza geldim paylaştım. Şimdi de durduramıyorum kendimi:)
Açıklama konusuna gelecek olursam:
Hem şiirime hem kendime saygısızlık olduğunu biliyorum ama ilginç bir şekilde daha ilk şiirimden itibaren birkaç kere gereksiz ve anlamsız tepkiler aldım. Nedendir bilmem birkaç kişi engellemiş. Önemli değil, dert de değil. Kafama takmıyorum ama anlam da veremiyorum. O açıklamaları yaptım ki çoğu kişinin aksine şiiri, yazmış olmak için yazmadığım, hepsini hesaplı, bilinçli yazdığım anlaşılsın. Yazdıklarımın çoğu onlaraydı. Siz arada kurban gittiniz:)
Düelloya girmem, çünkü korktum sizden. Çok zeki ve pratik zekanız var. Beni ilk dizede kurşuna dizersiniz siz:)
Şiirin detaylı açıklanmasını ya da hazıra konmayı ben de sevmiyorum. Ben kendim ne güzel yarın gelip, damardan birkaç tüp narkoz verip otopsi yapacaktım şiire...
Bu işi bize bırakırsan fazla acı çekmezsin ama yok illa kendim yapacam diyosan, ha işte böyle şekil a'daki gibi delik deşik olursun. sonra işin yok ki sana sağdan soldan, kıtlık çeken rh pozitif cümleler bulup getirek, verek de sakinleştirek:)
Şaka bi yana gerçekten bütün gün telefon elimdeydi ve artık yazıları okuyamıyorum. Yoksa ben çok severim kurcalamayı, uzatmayı, bıktırmayı, yıldırmayı:)
"Gitme vaktim gelmiş" demişsin Ee biz daha düello yapacaktık seninle... Hele önce bi kozlarımızı paylaşalım, bi sağlam kapışalım, daha dün bir, bugün iki bu acelen ne?
OLMAZZZ OLAMAZZZ YOK ÖYYLEEE EFENDİM YOK ÖYLE Uykum var diye kaçamazsınız efendim. Bu eleştiri düpedüz düello sebebidir😀
Her türlü eleştiriye açığım, yeter ki sizin yazdığınız gibi iyi niyetli ve rencide etmeden olsun.
Bilmem okuduğunuz şiirlerimde fark ettiniz mi ama (genel olarak) ele aldığım konuları farklı ifade şekilleri ve kurgu ile işlemeye çalışıyorum. Ya da bana öyle geliyor:)
En azından bu şiiri yazdığım zamanlarda (27 /11 2018'de yazmışım, 05/11/2020 ve 09/09/2021'de de güncelleme / düzenleme yapmışım) öyleydi.
Kafamı şiire fena takmıştım ve o zamanlarda da şimdiki gibi tıkanmıştı benzer ortamlarda dolaşan şiirler.
(Hep aynı konular, aynı şekilde anlatılıyor. Benzer kelimeler dönemsel olarak popüler oluyor ve çoğu kişi illaki şiirine iliştiriyor o kelimeyi. Her sene Eylül ayında Eylül konulu şiir yazılması gibi (yazana saygım sonsuz ama o furyaya anlam veremiyorum. Her sene aşağı yukarı aynı kişiler). Neredeyse her şairden benzer şiirler okunuyor... Çoğu kişi tutturduğu yoldan şaşmıyor, yeniliklere açık olmuyor (bazıları var ki, kendisi açık olmadığı gibi yeni bir şeyler deneyene de tahammül edemiyor), kendini geliştirme gayreti göstermiyor. Gibi gibi bir sürü nokta var.)
Bu şiir de o arayış esnasında: Biraz Teşhis, biraz İntak, biraz Fabl tadında denediğim bir şiir. Doğanın önünde sonunda intikam alacağını (çoğu kişiden) farklı ve canlıları işin içine dahil ederek, (kendimce) bu durumun sosyolojik ve psikolojik etkisini ve endişelerini detaya girmeden anlatma çabası da diyebilirim. Diğer yandan hayvanlara atfedilen eylem ve hareketler aslında insanların asırlardır yaptığı şeyler.
Belki de ben yazdığım içindir bilemiyorum ama bana dağınık gelmedi. Yine de bazı yerlerin gereksiz olduğunu biliyorum. Buna rağmen bile isteye tutuyorum. Hani belki onlardan yola çıkarak başka bir evrim yaşatabilir miyim bir gün diye... Önünde sonunda yolunu bulacak...
Ve size anlamsız gelebilir ama şahsen (bu şiir özelinde değil sadece, genel olarak); okuyucunun algısıyla oynamayı, başarabilirsem ters köşe yapmayı, zihnini zorlamayı, hayal gücünü şiire dahil etmeyi, uzun anlatımlarla olayı gözünde restmeyi seviyorum. Bu şiir bu konuda ne kadar başarılı tartışılır ama bu tür yaklaşımlarımı göz önünde bulundurunca alışılmışın dışında, kafa yorduran bir şiir olduğunu düşünüyorum...
Normalde kendimi ve şiirlerimi anlatmayı sevmem, doğru da bulmam ancak başka yerlerde yere göre sığdırılmayan bazı şiirlerim burada nedense anlaşılmaz bulunuyor. Bu yüzden de açıklama yapma ihtiyacı duydum.
Ya herkes kolaya alışmış ya benim gitme vaktim gelmiş.
Yukarıdaki gibi üstü kapalı değil de daha net fikirleriniz varsa, seve seve okurum...
Açık yürekli eleştirel yorumunuz ve sohbet için teşekkür eder, iyi geceler, iyi uykular dilerim.
Uzun uzun yazdım ki uykunuz kaçtıysa okurken yeniden gelsin diye. Bu kadar da okuyucumu düşünüyorum. Daha ne yapayım yaaani:)
Bence daha fazla kurcalamayın, yok bu kafiyeydi, yok bu fazlaydı, yok bu gereksizdi derken, her tarafından şıkır şıkır metalik sesler çıkaran gazi madalyalarından taktıracaksınız şiirin omuzlarına:)))
Ama kendinizi güzel eleştirmişsiniz, bahsettiğiniz bölümler evet dediğiniz kadar vardı.
Rica ederim ne demek, bunun için burdayız. Sağlıcakla...
😊 Tekrar hoş geldiniz. Cevabınızı ilk paylaştığınızda okudum. Hem mesai saatlerine denk geldiği için hem de şiiri adam akıllı okuyayım diye bekledim.
Bu saatte kadar çeşitli boş beleş işlerle zihnimi boşalttım ve yeniden okudum.
Çok haklısınız. Hikayeyi çağrıştıran bölümler var. Siz nereyi kast ettiniz bilmiyorum ama şayet fazlasıyla "...muş / ...mış" kullanılan bölümleri kast ettiyseniz, bence doğru olan bu. Çünkü anlatıcı; yaşadığını değil, duyduğunu aktarıyor... Diğer taraftan da masal anlatır gibi de olmuş, yalan değil :)
Bu arada bilerek akışı / anlatımı değiştirdiğim yerler de var. Ay ve kedinin oluğu bölüm gibi... Bazen duyguyla oynamak adına, bazen (uzun ya da zihni yoracak imgeler varsa, sıra dışı bir işleyiş varsa) okuyan dostlar soluklansın diye akışı, anlatım dilini/şeklini değiştiriyorum. Bu amaçla bazen şiirin arasında kendimle kafa geçerim mesela...
Örnek olması adına geçenlerde paylaştığım Gayrinizami Şiir isimli şiirimdeki parantez içinde uzun uzadıya yazılan bölümü inceleyebilirsiniz.
Beni bu şiirde esas rahatsız eden fazla kafiye kullanmış olmam... Kafiye kullanırım ama bu şekilde göze sokarcasına değil.
Mesela: """ madem ki buradayız bu gece de madem ki tarih yeni haberlere gebe bize de şerh düşmek düşmüş geleceğe """ Bu ne yav dedim kendi kendime... Niye daha önce fark etmediğim için hayıflandım.
Mesela kafiye olsun diye "ay - çay" ikişer kere kullanmışım. Çok gereksiz... İlk bölümlerde de var fazlalık kafiye durumu... Tuhaf! Neden yaptıysam artık! Sanki kendimi kasmışım. Hiç de tarzım değil aslında. Belki de sadece hikayesine, mesajına kaptırdım kendimi. Bilemiyorum...
Hatta
""" hal bu ki gömseler toprağa yeni imparatora olan kinlerini yeşerirmiş yeminle yedi veren gün sonra ki yağmur mevsimi de kapıda """ Burası çok gereksiz, saçma ve amaçsız geldi şimdi okuyunca... Hangi akla hizmetle yazdım bilemiyorum...
Bir iki yer/dize daha var gözüme batan.
Sizin önerilerinizi de dikkate alarak daha konsantre bir zihinle tekrar elden geçirmem şart bu şiiri.
İçime sinene kadar kurcalarım artık. Ne zamandır şiir yazamıyorum bari bunlarla oyalanayım:)
* İkinci bir emre kadar * bu çoğu kişinin aşina olduğu bir ifade. Hollywood sağ olsun. Pişti olmamışızdır bence. Ama aynı zamanda paylaşsaydık blöf yapardım ona göre:) Hatta başka bir şirimde daha kullanmıştım yine... Ama o şiirin kurgusu -işin içinde cinayet, dedektif vs var- gereği şarttı:)
Ben teşekkür ederim esas. Hem sohbet, hem içten eleştiri, hem de kattığınız değerler için... Minnettarım... Sağlıcakla kalın...
:)) Evet şiire bugün kendimi daha iyi konsantre ederek okuyorum ve diyorum ki; bu anlatım hikãye ve şiir arasında biraz bocalamış, yer yer öyküye kaymış, yer yer de afili imgelerin gür sesiyle dikkatleri üstüne çekmiş. Ben sizin yerinizde olsaydım bu seslenişi bir hikãye ve bir şiir olarak iki farklı bölümde inceler ve anlatırdım. Tekrar şiire dönersek; doğa ve hayvanlar üzerinden çarpıcı göndermeler var, günümüze, gündemimize ilişkin...
Dikkat çeken bir üslubunuz, anlatımınız var. Her paylaşıma yorum bırakmasam da takip ediyorum, ilgiyle, keyifle okuyorum.
Eski şiirlerime çok bariz hataları olmadığı sürece hiç dokunmam. Yoksa dikiş tutmuyor yama gibi duruyor. O günün duygusuyla bugünün hissettirdikleri aynı olabilir mi, sanmıyorum. Ya da benim için bu böyle diyelim.
Engeller olacaktır, çok da kafaya takmayın. Ben de önceden çok karşıydım bu duruma, şimdi kendim bile şuabali, şüpheli, durumlarda artık engelliyorum:)
Anladığım kadarıyla bizden haberi olan bir üyesiniz, belki de eskilerden tanışıyoruzdur bilmiyorum. Bazı arkadaşlar sırra kadem basıyorlar, sonra da farklı isimlerle tekrar katılıyorlar aramıza, gözden kaçırdıklarımız da olabiliyor bu yüzden.
Açıklama için teşekkür ediyorum, sizi yormamışımdır umarım.
P.s: ***"İkinci bir emre kadar bütün bulutlar yasaklanmış kuşlara" Yalan olmasın, 'ikinci bir emre kadar'ı ben de eski bir şiirimde kullanmıştım diye hatırlıyorum, pişti olmuşuz desene:)
**ayaklarım kıçına şaplak yemiş tay gibi *ellerinde birer duble molotof kokteyli Güzel imgeler, sevdim Final de çok şıktı...
Evet şimdi ne hikmetse söylemler, gözüme daha derli toplu, daha çarpıcı göründü. Demek ki; şiirleri uykulu uykulu okumamak gerekiyormuş, hele ki böyle derinliği olan şiirleri zımba gibi çevik bir kafayla incelemek ve yorumlamak lazımmış. Böylelikle iki bellek arasındaki bu farkı da görmüş, deneyimlemiş oldum:)
Aradığım sinerjiyi yakalayamadım burada. Olay bu aslında. Gitmesem bile daha seyrek paylaşım yapayım diye düşünüyorum.
İlk baştaki üye olma amacım; site harici üyelerin okumasına engelli olup da dışarıdan okuyamadığım siz dahil (kalemini bilmediklerim için kıstas yorum sayısıydı, bazen tek tük de olsa dışarı açık olan şiirlerden yakaladım, sizin haricinizde Nil Gün hanım, Believe hanım... gibi) bazı üyelerin şiirlerini okuyabilmekti...
Kenardan kenardan okuyup geçecektim ama gaza geldim paylaştım. Şimdi de durduramıyorum kendimi:)
Açıklama konusuna gelecek olursam:
Hem şiirime hem kendime saygısızlık olduğunu biliyorum ama ilginç bir şekilde daha ilk şiirimden itibaren birkaç kere gereksiz ve anlamsız tepkiler aldım. Nedendir bilmem birkaç kişi engellemiş. Önemli değil, dert de değil. Kafama takmıyorum ama anlam da veremiyorum. O açıklamaları yaptım ki çoğu kişinin aksine şiiri, yazmış olmak için yazmadığım, hepsini hesaplı, bilinçli yazdığım anlaşılsın. Yazdıklarımın çoğu onlaraydı. Siz arada kurban gittiniz:)
Düelloya girmem, çünkü korktum sizden. Çok zeki ve pratik zekanız var. Beni ilk dizede kurşuna dizersiniz siz:)
Şiirin detaylı açıklanmasını ya da hazıra konmayı ben de sevmiyorum. Ben kendim ne güzel yarın gelip, damardan birkaç tüp narkoz verip otopsi yapacaktım şiire...
Bu işi bize bırakırsan fazla acı çekmezsin ama yok illa kendim yapacam diyosan, ha işte böyle şekil a'daki gibi delik deşik olursun. sonra işin yok ki sana sağdan soldan, kıtlık çeken rh pozitif cümleler bulup getirek, verek de sakinleştirek:)
Şaka bi yana gerçekten bütün gün telefon elimdeydi ve artık yazıları okuyamıyorum. Yoksa ben çok severim kurcalamayı, uzatmayı, bıktırmayı, yıldırmayı:)
"Gitme vaktim gelmiş" demişsin Ee biz daha düello yapacaktık seninle... Hele önce bi kozlarımızı paylaşalım, bi sağlam kapışalım, daha dün bir, bugün iki bu acelen ne?
OLMAZZZ OLAMAZZZ YOK ÖYYLEEE EFENDİM YOK ÖYLE Uykum var diye kaçamazsınız efendim. Bu eleştiri düpedüz düello sebebidir😀
Her türlü eleştiriye açığım, yeter ki sizin yazdığınız gibi iyi niyetli ve rencide etmeden olsun.
Bilmem okuduğunuz şiirlerimde fark ettiniz mi ama (genel olarak) ele aldığım konuları farklı ifade şekilleri ve kurgu ile işlemeye çalışıyorum. Ya da bana öyle geliyor:)
En azından bu şiiri yazdığım zamanlarda (27 /11 2018'de yazmışım, 05/11/2020 ve 09/09/2021'de de güncelleme / düzenleme yapmışım) öyleydi.
Kafamı şiire fena takmıştım ve o zamanlarda da şimdiki gibi tıkanmıştı benzer ortamlarda dolaşan şiirler.
(Hep aynı konular, aynı şekilde anlatılıyor. Benzer kelimeler dönemsel olarak popüler oluyor ve çoğu kişi illaki şiirine iliştiriyor o kelimeyi. Her sene Eylül ayında Eylül konulu şiir yazılması gibi (yazana saygım sonsuz ama o furyaya anlam veremiyorum. Her sene aşağı yukarı aynı kişiler). Neredeyse her şairden benzer şiirler okunuyor... Çoğu kişi tutturduğu yoldan şaşmıyor, yeniliklere açık olmuyor (bazıları var ki, kendisi açık olmadığı gibi yeni bir şeyler deneyene de tahammül edemiyor), kendini geliştirme gayreti göstermiyor. Gibi gibi bir sürü nokta var.)
Bu şiir de o arayış esnasında: Biraz Teşhis, biraz İntak, biraz Fabl tadında denediğim bir şiir. Doğanın önünde sonunda intikam alacağını (çoğu kişiden) farklı ve canlıları işin içine dahil ederek, (kendimce) bu durumun sosyolojik ve psikolojik etkisini ve endişelerini detaya girmeden anlatma çabası da diyebilirim. Diğer yandan hayvanlara atfedilen eylem ve hareketler aslında insanların asırlardır yaptığı şeyler.
Belki de ben yazdığım içindir bilemiyorum ama bana dağınık gelmedi. Yine de bazı yerlerin gereksiz olduğunu biliyorum. Buna rağmen bile isteye tutuyorum. Hani belki onlardan yola çıkarak başka bir evrim yaşatabilir miyim bir gün diye... Önünde sonunda yolunu bulacak...
Ve size anlamsız gelebilir ama şahsen (bu şiir özelinde değil sadece, genel olarak); okuyucunun algısıyla oynamayı, başarabilirsem ters köşe yapmayı, zihnini zorlamayı, hayal gücünü şiire dahil etmeyi, uzun anlatımlarla olayı gözünde restmeyi seviyorum. Bu şiir bu konuda ne kadar başarılı tartışılır ama bu tür yaklaşımlarımı göz önünde bulundurunca alışılmışın dışında, kafa yorduran bir şiir olduğunu düşünüyorum...
Normalde kendimi ve şiirlerimi anlatmayı sevmem, doğru da bulmam ancak başka yerlerde yere göre sığdırılmayan bazı şiirlerim burada nedense anlaşılmaz bulunuyor. Bu yüzden de açıklama yapma ihtiyacı duydum.
Ya herkes kolaya alışmış ya benim gitme vaktim gelmiş.
Yukarıdaki gibi üstü kapalı değil de daha net fikirleriniz varsa, seve seve okurum...
Açık yürekli eleştirel yorumunuz ve sohbet için teşekkür eder, iyi geceler, iyi uykular dilerim.
Uzun uzun yazdım ki uykunuz kaçtıysa okurken yeniden gelsin diye. Bu kadar da okuyucumu düşünüyorum. Daha ne yapayım yaaani:)
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.