2
Yorum
22
Beğeni
5,0
Puan
213
Okunma
geceydi…
soğuktu…
zemheri
korku filminden çıkmış zombiler gibi
bütün sokakları tutmuş
dört bir yandan kuşatmış şehri
bere kaşkol eldiven üçlüsü ve
lahana gibi kat kat giyinmiş insanları
ısırmak için
bahane arıyordu
Ankara’nın meşhur olmuş ayazı
odamdaydım
tek kadeh
tek tabancaydım
yalnızlığın karakolunda
üstümde kurşun geçirmez bir kahır
dilimde bir bozkır türküsü
kurşun askerler gibi
sensizliğin nöbetini tutuyordum
sense geceye inat
ışıltılı bir seremoni eşliğinde
aklımın kılcallarından geçip
lekesiz bir kuğu gibi
bütün zarafetinle dans ediyordun
içimin buzlu nehirlerinde
paha biçilmez bir an’dı
sana kavuşabilmek
doğaüstü bir mucize olsa da
senin olduğun bu nöbeti
sonsuza dek tutabilirdim
ve o an…
bir yol bulabilseydim sana giden
bir tünel…
bir geçit…
en kallavi uçuruma gözü kapalı koşar
aşılmaz denilen en sarp dağı
yalın ayak aşardım
seni bir yüz görümlüğü görebilmek
şehrin en orta yerinde
o kırılası beline sarılıp
yine seni öpebilmek için
razıydım
kendi kanımda boğulmaya
İncil’e, Zebur’a, Tevrat’a ve Kuran’a
and olsun…
dün gece
öyle özlemiştim ki seni
bırak cennetini
cehennemine bile girmek için
razıydım
ruhumu şeytana satmaya.
5.0
100% (6)