2
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
100
Okunma
Kırık Kökler
Çıt dedi dal,
acı yalnızca bir kırılış gibi sandılar,
oysa bilmiyorlardı
bir ağacın kökünden parçalandığını,
bir kalbin paramparça olduğunu.
Duyulmadı acının yankısı,
kökleri toprağın derinliklerinde kanadı,
rüzgâr bir ağıt gibi esti dalların arasından,
kuşlar bile sustu,
gökyüzü griye büründü.
Ve insanlar,
her şeyi yüzeyden dinledi,
hiçbir göz kökün acısını görmedi,
hiçbir kulak sessiz çığlığı duymadı.
Yalnızlık, dalın kırılışı kadar hafif görünse de
içinde bir ömrün çöküşü vardı.
Hüzünler toplandı gövdenin damarlarında,
kırgınlıklar özsuda boğuldu,
her anı, geçmişin yaralarıyla kabuk bağladı.
Bir ağacın yıkılışında,
bir insanın içine gömülen ömrü vardı.
Ve kalp…
yavaşça un ufak olurken
her parçası suskunluğa düştü,
ne gören oldu, ne anlayan.
İnsan yalnızca yaprakların düşüşünü seyretti,
kimse kökün kanadığını bilmedi.
Acılar büyüdü geceyle,
gözyaşları gökyüzünü kararttı,
sessizlik, bir mezar taşı gibi ağırlaştı.
Her nefeste biraz daha derine gömüldü umut,
her çığlık biraz daha sessizleşti.
Benim içimde kırılan dal değildi,
köküyle sökülen bütün bir ormandı.
Ve o ormanın yerine
hiçbir bahar gelmedi.
Her düşüş yeni bir yalnızlık doğurdu,
her sessizlik yeni bir mezar taşı yazdı.
Ruhumun toprağında yankılanan acılar,
gecenin koynuna sığmayan bir çığlık oldu.
Köklerden yükselen feryat,
gökyüzüne ulaştığında bile
yıldızlar sustu, ay bile gözlerini kapadı.
Kimse bilmedi,
dalın çıtırtısında duyulan acının,
kökünden kopmuş bir kalbin
mezar sessizliği olduğunu.
Ve ben,
yıkılmış bir ağacın gövdesinde değil,
kökünden kopmuş bütün bir hayatın
enkazında kaldım.
O enkazdan ne bir filiz yükseldi,
ne bir bahar geri döndü,
yalnızca toprağın en derininde
kendi suskunluğuna gömülen
kırık kökler kaldı.
Mehmet bildir
23.09.2025
5.0
100% (4)