0
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
128
Okunma
Kapının önünde bir bavul
Bavulun içi tıka basa anı
Anıların sıkışıklığında
Bitmeye yüz tutmuş bir aşk
Aşkın depresyon topuzu saçlarında
Sarı bir toka…
İyimser bir veda bırakıp avuçlarıma
Konar göçer Yörükler gibi göçüyor musun
İçimin bozkırından
Kendi kuşağını kendi bağlayan
Kimsesiz gelinler gibi gidiyor musun
Gidene gitme denmez
Bilirim amma…
Sen gitme
Beni açık yara gibi bırakıp
Gitme o Babil kadar şehvetli
İstanbul kadar ihtişamlı şehrine.
Yok, illa gideceğim diyorsan
Beni de al yanına
İster bir bütün halinde, ister parça parça
Mesela, al kalbimi
Tıkıştır bavuluna
Fazladan bir kalp göz mü çıkarır
Bulunsun elinin altında.
Biliyorsun, seninle atıyor kalbim
Ya yanında götür ya da…
Bir saatin pilini çıkarır gibi çıkar göğsümden
Sensiz
Atmasın boşu boşuna.
Ha, yine de gitmeye karar verirsen
Vedasız git
Ateşin koynunda uyuyan bir bıçağı
Suyla sınar gibi
Yokluğunla sınayıp ta beni
Unut deme bana…
Unutmam seni
U n u t a m a m…
Çünkü sen, sıradan bir isim değil
İşinin ehli bir nakkaş ustalığı ile
Beynime nakşettiğim eşsiz bir tablo
Acının koltuğunda kalbime kazıdığım
Kanlı bir dövme’sin.
Ne zaman silmeye kalksam,
Her bir kılcalımdan kan sızıyor
Değil unutmak…
Bir şiire bile unut kelimesi yazsam
Cümlelerin arasından
Sanki…
Sanki gözlerin bana bakıyor.
5.0
100% (5)