0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
75
Okunma
Rüzgâr, otağların perdesini araladı,
Bir ses yükseldi bozkırın göğsünden,
Köklerin diliyle konuşan,
Maziyle geleceği bağlayan bir nefes.
Dede Korkut’tu o,
Çölde su gibi, dağda yankı gibi,
Gönüllere işleyen sözleriyle
Çağlara mühür basan bir ozan.
Her hecesi bir kıvılcım,
Her kelimesi bir otağın direği,
Söz, gök kubbenin çivisi olurdu,
Dinleyenler kendini cihanın kalbinde bulurdu.
Kopuzundan dökülen nağmeler,
Göğe yükselen dua gibiydi,
Atların kişnemesiyle birleşir,
Kökbörü’nün ulumalarıyla kanatlanırdı.
“Ey yiğit, mazine sahip çık,
Yarın senin için yeni bir destan doğuracak” derdi,
Ve yıldızlar bile eğilirdi,
Onun sesindeki saklı sırra.
Her çocuk onun sözleriyle büyürdü,
Her genç onun öğüdüyle yiğitlenirdi,
Her ana dua ederken
Onun hikâyelerinden bir parça fısıldardı.
Sözü kılıçtan keskin,
Ama merhametten daha yumuşaktı.
Bir kelimesiyle savaş başlar,
Bir nefesiyle barış doğardı.
Bozkırda yankılanan sesi,
Bugün hâlâ kulaklarda çınlar.
Dede Korkut,
Zamanın üstüne yazılmış bir hatıradır.
O, masalın içindeki hakikat,
Efsanenin ardındaki gerçektir.
Kökleriyle göğe uzanan
Bir ulu çınardır.
Her anlatısında cihanın rengi,
Her öğüdünde anavatanın kokusu,
Her duasında
Yeryüzünün ve göğün birleştiği sır vardır.
Dede Korkut’un sesi,
Bir maziden gelen çağrıdır,
Ve her çağda
Yeni doğacak bir destana gebedir.
Ey dinleyen, unutma:
Bu ses susmaz,
Yüreklerde çaldıkça
Zaman bile eğilir önünde.
HABİB YILDIRIM / BÂİN-İ ADLÎ
(7 Eylül 2025)