5
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
325
Okunma
Mevsim kırıldı sarının en solgun yerinden,
sen yoktun.
İçimde bir yıkımın,
yaşlı zamanın direnişine inat
gençliğin kırık dallarında sarkacaktı sessizce.
Çocuklar, ıslak tenli bir oyuna hazırlanıyordu,
yağmurla maskelenmiş sevinçleriyle
sokaklara ip gibi dizilecekti kahkahalar
Bir serçe, göğsünde gümüş telaşla
onların gizli neşesi olacaktı.
Işığın kıvrımı, kristal renkli kemer gibi
gecelerimin çıplak beline dolanacaktı.
Karanlığın alnına dokunacaktım
senin iç çekişin kadar uzun bir sessizlikle,
kirpik uçlarına sinmiş eski bir yangının
gölgesinden, çekincenden biraz...
Sana dokunmak,
zemherinin donmuş nehrine atılmak gibi
sevdana battaniye olmak,
kıyısından yakmak seni,
dudaklarımın suskunluğuyla sarınmak.
seni dilsiz bir çığlık gibi içime gömmek
Rüzgarın eski ceketini geçirip
senin kıyına,
tenine dar gelen zamanları saracaktım.
Gelmeni düşledim.
Mevsim, sessizce soldu içime.
Gölgem, balkonlara uğramadan
aşka çıkmayan sokaklara düştü.
Kalbim, ağır bir yük gibi
suskun bir geceye battı.
Şimdi gelişini bekliyorum,
gitmeni öğrendiğim sabah gibi.
Sevmenin en karanlık çatlağında
bir ıslaklıkla çöz beni,
bir geceye unutur gibi göm beni,
içimdeki uçurumu kendinle ört.
Gel artık.
Zaman düşüyor,
Sarının en geç saatinden,
yokluğuna uzanıyorum.
5.0
100% (9)