0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
137
Okunma
Yorgunum…
Omuzlarımda yılların ağırlığı,
Dudaklarımda söylenmemiş binlerce cümle,
Geceler boyu içime gömülen fısıltılar.
Kimse duymuyor bu yangını,
Ben ise her nefeste seni çağırıyorum gizlice.
Bir gün yüzüne dokunmayı düşledim,
Ama elim havada kaldı;
Bir gün sesini işitmeyi diledim,
Rüzgâr sustu, dünya sağırlaştı.
Bir gün gözlerinde kaybolmayı istedim,
Ama gözlerim hep boşluğa bakıyordu.
Ben seni, sen bilmeden sevdim;
Bir çiçek suyu bekler gibi,
Bir gece sabahı özler gibi,
Bir mahkum özgürlüğü düşler gibi.
Her yıldız senin adını fısıldıyordu,
Ay bile sana benziyordu bazen.
Geceler uzadıkça hasretim büyüyor,
Sabahlar doğdukça içim daha da yorgun.
Ne kavuşmak umudum oldu,
Ne de gidişine sitemim.
Sadece içimde bir köşede
Sana adanmış sessiz bir ibadetim.
Yalnızlığımda seninle konuşuyorum,
Beni hiç dinlemeyeceğini bile bile.
Sana yazdığım mektuplar var,
Hiçbir zarfa girmeyen, hiçbir kapıya ulaşmayan.
Her kelimesi sana değiyor içimde,
Ama sana hiç varamıyor.
Yorgunum, ama vazgeçmiyorum;
Çünkü seni sevmek
Bana kalmış en insan yanım.
Senin haberin bile yokken
Ben sana, kendimce, ömrümü veriyorum.
Ve belki bir gün…
Ben büsbütün tükenirken,
Rüzgâr sana bir fısıltı taşır;
"Bir adam vardı, seni sevmişti sessizce," der.
O zaman anlarsın belki;
Bütün yorgunluğum aslında
Sana varamamanın hasretiydi.
ZAMAN TÜNELI
26.08.2025
5.0
100% (4)