3
Yorum
28
Beğeni
0,0
Puan
172
Okunma
bir çöl düşün,
adaletin susuz bırakıldığı.
bir gökyüzü düşün,
şahit ama suskun.
ve orada yankılanır hala
hakikatin tükenmeyen nefesleri.
kumlar,
göğe yükselmiş duaların izini taşırken.
ateşin gölgesinde yazılmıştı kader,
toprak,
kanla mühürlenmiş bir ayet gibi susar.
her adım,
bir kavmin boynuna dolanmış zincir gibiydi,
ve zaman,
kerbela,ya dönüp duran bir çark gibi.
masumiyet,
bir çocuğun kuruyan gözlerinde,
bir annenin sessiz secdesinde yanarken.
göğe yükselmeyen çığlıkların ağırlığı
çöküyordu her taşın üzerine.
ihanet,
bir sofrada unutanların oturduğu sandalyedir.
bir kardeşin gülüşünde gizli hançer.
ve direnmek,
bir avuç su gibi,
kurumaya mahkum, ama vazgeçmeyen.
kerbela,
sade bir tarih değil
her çağın aynasında yeniden kanayan bir yara,
ve her zulmün karşısında
tarihe dönüşen bir duruş.
kan
sadece akmaz,
bir vicdanı uyandırır.
her damla,
bir yüzyılı sarsar.
her suskunluk,
bir tanıklığa dönüşür.
ve küllerde büyüyen o hakikat,
göz kamaştıran bir ışıkla
karanlığın kalbine yürür.
kerbela
şimdi burada,
bir annenin duasında,
bir çocuğun korkusuz bakışında,
bir halkın eğilmeyen alnında yaşıyor.
ve biz,
unutmayan her kalpte,
o sonsuz sessizliğin içinden
kerbela,yla yürüyoruz.
*
Mehmet Demir
6725