2
Yorum
29
Beğeni
5,0
Puan
386
Okunma
uykuyu unutup uyurken,
rüyada uyanmışım...
sen gökkuşağı, ben gün karası.
sen zihnimde ki son hatıra,
ben beyaz tüller nakışçısı...
geçti zaman, korkulardan korktum.
göz harelerinin uçsuz bucaksız sarayında,
ilk adımımda kayboldum...
şimdi zebaniler çağırır,
çile sırtlanmış, çöl aşığı bedenimi.
bir yudum suya muhtaç değilim.
göğsümün üstüne iliştirdiğim,
resminden başka,
hiçbir halime kefil değilim...
üzülme güller solmadı,
ben sarardım...
göz yaşlarımın yağmuru yetmedi toprağıma.
çoğaldıkça azalan dostlarımı,
tanımam bu alaca karanlıkta.
ürktüm merhamet deryasına düşerim diye,
sensizliğin uçurumu,
bana göklerden hediye...
kör gözümü açtı sağırlar,
sonsuz bir karanlıktayım...
öncesi daha renkliydi sanki..!
hangisi beyaz hangisi siyah,
nasıl bilebilirim.
ruhuma kurulan tuzaklar beyazdır,
beni sevdiğin günler siyah.
öyle sandı içimde yıkanmış hayaller.
gözlerim kamaşıyor boşu boşuna,
seni görmediğimi görmek,
hiç gitmedi hoşuma...
saçlarıma can veren yıldızları,
ellerimi yakıp kavuran andızları,
ruhumu götürüp getirmeyen hırsızları,
affettim..!
bir daha doğmam hiçbir celladın yurduna,
gayrı artık sen de gelme yardıma...
" körüm seni gördüğüm o günden beri,
kaybolan beden neylesin evi.."
İsmail Yılmaz
5.0
100% (10)