5
Yorum
37
Beğeni
0,0
Puan
471
Okunma

yuna yıkana geçiyor günler
bir ejderha ölümünde öfkeli sarsıntılar
kareli defterlerin el yazı süsleri mazide
yıpranmış tahta kapıların demir tokmağı ise
siyah beyaz fotolarda
yıllar gelip geçiyor içimden hışımla
sağ elim sol elime komşu olmadan
güz bahardan kalan son kuş cıvıltılarını
topluyor topraklar
yanılgı tutanaklarını yol yapsam
iki okyanus ötesine uzanan köprü olur
koyulaşan kanımın kırmızılığında şarap tadında leyl- ah’lar
hayatın tozunu ve sihrini hiç korkmadan tükettim
hissiz görüntülerin manifestosu kaldı
avuçlarımda
yaşlı ispinozlara komşu olan tıfıl kargaların
anlam kargaşasını yaşayan ağaçların gerginliği üzerimde
hayatın hesabı kesme şekli yere ve zamana göre değişir
birikimsiz bir ömrün ödeme şekli geçmişin ayak
izlerine dayanır
minyatür umutlar kaldı gözlerimi süsleyen putlarda
kalbim gümüşten ayna aldı götürdü kurak nehirlere
keşke yağmur üstüne yağmur yağsa
ruhumun kalbimin dipsiz
çatlaklarına
misafirim günlerin kucağında
yüzüm gülmedi hiç yaşayan ölüler diyarında
gölgeler dostum oldu ışığın nefesinin kesildiği yerlerde
Tanrı’nın bahşettiği kısacık ömrü harcadım su gibi
yüzümde eskiyen yılların diş izi
geldim gidiyorum işte
çürümeye yüz tutmuş
duvarların astarsız
yüzünde
küf ve keder
keder ve yalnızlık
yalnızlık ve karamsarlık
bulutların düzü yuvarlağı olmaz
bulut buluttur gökse bildiğin masmavi bir okyanustur
insansa yiyip içen konup göçen iki ayaklı bir göçerdir
bizi hayata bağlayan pamuk ipliğinden
başka ne var
inceldiği yerden kopmak üzere
bir nefeslik uzun bir arada git- geller içinde savruk
kararsız kalan ömrün uzantısında tekrar eden yaşam
bulutlara ve gökyüzündeki güneşe tekrar merhaba
yiyeceğim yemeğe içeceğim suya tekrar merhaba
beni tekrar sarıp kucaklayan zamana da merhaba
.....
yüzüme yüzüme bakıp kıs kıs gülüp trip atan hayat
verdiğin her şeyi emanette tutuyorum
istediğin zaman buyur al
her şey senindir
.................
ayşe uçar
1101202414:33