3
Yorum
28
Beğeni
5,0
Puan
231
Okunma
"İlk defa bir adım attın bana,
ama ben peşinde koşmaktan geri adım attığını göremedim.
Üzgünüm bir şiirin ilk satırında ölemedim..."
Uyumadan gördüğümüz düşlerde vurulduk,
sol yanımızdan.
Herkes “ağrın var” diyordu,
halbuki çok acıyordu...
Sisli Hülyalar Bulvarı, numara bilmem kaç...
Şehir şehir peşinde dolandığım,
kitledi beni bir sokağın çıkmazına.
Maalesef aldandı bir başkasının
yalancı manzarasına...
“Veresiye vermemiştim kalbimi,
hiç karşılıksız sevmiştim.
Biliyorum, o gün yenilmiştim...”
Kılı kırk yara yara, uyumadan aç bilaç,
sayısız sancıları unutarak;
“o da öyle değildir” diye diye,
üvey yeminlerle kendimi avutarak...
Tutunarak bir tel saçın ucuna,
girerek tüm hüzünlerin borcuna;
sonsuzdan daha fazla,
ucu ucuna sevmiştim seni...
Bilmem,
neden en yüksek uçurumlara gönderdin beni...
Keşkelerle gelmemiştim kapına,
benim nicelerim vardı.
Geçerek sensiz kaldığım yarınları;
bir dünün,
ondan önceki gününün,
dünün de bile yaşamayı göze almıştım.
Hiç bilmiyorsun,
ne kadar ağlamıştım...
Ruhumun kolu yırtılmış benim,
içimin içini oymuş, için için gülenler...
Boynumda bin kilo yük,
önümde uçsuz bucaksız yol.
Alnıma bir çizikte sen attın.
Bilemem,
beni bu kurbanlık pazarında
kim için sattın...
“Göğsümde amansız bir yangınla,
yapayalnız öleceğim...
Kim bilir, belki orada güleceğim...”
İsmail Yılmaz
5.0
100% (11)