3
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
277
Okunma
dün!
taziye evi
genzimde düğüm
boğan hıçkırık
mevsimlerden yas
Eylül Ekim’e,
Ekim Kasım’a
öteleyen güneşi
taş attıkça sen
gül attım iklimine
gülsem, açılacak mı gökyüzüm
bıçağa teslim
kalbimin ince zarı
tek heceye biçare
dil sustalı
çocuktum,
yön gösteren yıldızlara
bıraktığımda bilgeliği
söndürüverdiler istikbalimin ışığını
kader aynasında
gamlı gözlerim
çam sakızı, çoban armağanı taştan duvarlara
aşkın tınısı sağırsan kusur
çizgi çektiğim yaşamak!
alaycı bulutların
içime bastırdığım
yağmur
tutup boğazından parçalamak
kurdun değişmez doğası
kurbanın yazgısı
eğip boynumu geçince
eşikten eşiğe
içten dışa
dıştan içe
açılan sır kapısı
ilmeği boynuma geçiren
yüzsüz cellat
tezgahta, peynir ekmek
akıl yediren vicdanı
yargıca bıraktım
vazgeçtim benim olan haktan…
yara dişil
kudret eril
çıplak ayakla yürünür ateş
kiraz çiçekleri açmış
saçlarımda
çocukca heves
masum zamanların görülen rüyası
bir kuş konmuştu işaret parmağıma
öpemeden, uçup gitti
annemin duaları korudu o hain kurttan
acı
adını koyamadığım uyanış
kahır desem hafif
öldüren birşey
inancın temelden sarsılması
ruhun kalkışması, bedeni alt etmesi…
Sude Nur Haylazca
(Vaha Sahra)
5.0
100% (5)