0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
120
Okunma
Papatyam!
Ben seni yüreğime bir ömür farz kılmışken
Sen bir dilenciye sadaka verir gibi sevdin beni
Oysa ben sana elimi değil kalbimi açmıştım
Ama bilmedin
Senden sonra keskin bir bıçak gibi
Çapraz sevdalara sırt vermişim
Her birinin izi, daha dün gibi acı veriyor canıma
Yanmaktan köze dönmüş yüreğim
Dayanacak gücüm kalmadı gitmelere
Zamansız ağardı saçlarım tel tel
Tez kırıldı kolum kanadım
Ne zamandır bir dosttan mektup almadım
Telefonum çalmaz oldu ne zamandır
Biliyor musun?
Ne zamandır gece ile gündüzün de bir farkı yok benim için
Saksıdaki papatyayı da sevmedim nicedir
Kırmızı bir gülün dikenleri batmadı elime
Ya ben sevmesini bilemedim
Ya da sevdiklerim değerimi bilmedi
Neden hep terk edilen ben oldum?
Anlayamadım şimdi
Yalnızlar Mahallesi, Hasret Sokak, Hüzün Apartmanında oturuyorum
Ara sıra da özlemler sahiline gezmeye gidiyorum
İnan ki çayıma tat veren şeker gibi özledim seni
Sanki doğduğum günden beri sensizim
Bazı geceler rüyamda bana geliyor gibisin
Yüzünü hayal ediyorum, sadece biçimlendiriyorum
Sesinin tonunu hatırlayamıyorum
Sahi sen esmer mi, kumral mıydın?
Adın ne idi senin?
Sevda mı, Canan mı?
İnan bana sevgili, inan bana unuttum seni…