1
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
966
Okunma

ey ruhum
seni tanımadan önce
kefenimin en büyük cebine
kaburgalarımın lime lime edilişini gizlemiştim
göğün kulaklarıma varan gülüşünü asmıştım anne yüreğime
tıka basa sevgimle beslemek için evlatlarımı
canımı dişime takmıştım kimsesizliğimle el ele
bir yanım gülerken
söküklerini dikebiliyordum ağlayan yanımın
yalan yok o zaman başlamıştım
provasız mutluluk oyunu oynamaya
çok garip
babamın made in Germany’ den getirdiği en güzel bebeklere sahiptim
ama hep bezden bebeklere imrenirdim evcilik oyununda
.
.
.
ey ruhum
çoğul yalnızlıklarımda
yıldızsız ve dolunaysız gecede
senin taşan öfkeni selamlıyorum
bir elimde kuşlu kahve fincanım
diğer elimde annemden yadigâr
gül kokulu tesbihime dizdiğim
"la havle velâ kuvvete" lerle
bu saatte aynalara dargın maskemle
benden korksun in cin diye
saçımı en üstten bağlayıp
kocaman kurşun kalemle tutturdum
bi güzel kurkuma maskesi yaptım bol yoğurtlu ve ballı
en utangaç hallerimle
bayram sevinci yaşayacaktı uykusuz gözlerim
güpgüzel uyanacaktım yeni güne
göğün dev penceresinden
yeniden aşık olup aksime
kendimi ne çok sevdiğimi fisıldayacaktım tüm evrene
elimde kendi diktiğim bezden bebeğimle
nagiş’ce