0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
505
Okunma
Hüznün sofrası oturduğum da bir türlü kalkmak bilmem doymuyorum
Dinlenmeye ihtiyacım olduğu bu zamanda neyin aşk acısıdır
Kelimelerimi seçerek söylediğim duman olup içimi ne için yakar
Karşılıklı iki sandalye biri boş sallanır diğerinde ben otururum
Çöküp de bağrıma oturan bu taşın ne anlama geldiğini bilmiyorum
Bir gün düzeleceğini umut ederken o günlerin neden gelmediği yoruyor beni
Bir fincan tutuyorum elimde iki kanat biri vuruk biri hala daha parlıyor adeta
Küs mü kaldık gözlerden akan bu yaş kalbimde fışkıran kan kokusu boğuyor beni
Bu gece tutulma var ay ile güneş karşı karşıya gelecek uzun bir aradan sonra
Yıllar geçti günler ve aylar ben ise daha dündeyim dünden uzaklaşamadım
Kelam nur perdesi gözlerimi kapatan sevgimin ateşi yeri gelen intikam duygusu
Kurşunun nereye gideceğini bilmediği gibi yönlendiriliyorum bu durum bitiriyor
Avucumda mısralar aklımda da sen oldukça yazmama engel kalmıyor
Hep aynı hiç değişmeyen sözler sen değişmedin ki mısralar değişsin
Yerini dolduramadım bu durum hiç değişmiyor hep aynı sözler hep aynı sevgi
Zaman zaman durakladığım gözlerimi kapadığım o anlar o vakit başlardı sızlanışım
Şimdi gitmeye kalksam diye düşünürken o uzun yolun ne zaman biteceği gelir aklıma
Sevginin üşengeciyim ben ya da hiç gitmemek gitmek istememek içindir
Yollar gidebilmek için ne güzel yapılmıştır ayağına taş bile değmez artık
Kalmak için ise hiç uğraşılmamıştır her şey gitmeye bu kadar güzel yaratılmışken
5.0
100% (2)