7
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
815
Okunma

Dünyanın arkasından güneş doğuyor,
Yüzü pek seçilmiyor, az sonra gözümü alabilir.
Gün batımı, mor, yalnız bir ağaç görüyorum
Küçük bir ada, mor, kızıl sular şimdi de
Ebruli çalışması gibi renkler içiçe girmiş, değişmiş
Söğüt ve çam ağaçları, hava hem açık hem kapalı
Dibinde ise uçuşan mavi mavi kelebekler
Küçük beyaz mantarlar, ne hoş!
Sarı çiçeklerin üzerinde , buğu renginde
İki tane kelebek daha, birbirlerine bakıyorlar
Boğuk bir sis rengi, su kenarını kaplamış
Ağacın biri eğilmiş, biri hâlâ ayakta
Her yer sis, yelkenli görüyorum
İçinde biri var mı emin değilim
Uzakta, yıldızlara doğru gidiyor.
Gök yıldız dolu, hepsi parlak ve sonsuz
Tuhaf, bulutlar da var õtesinde
Sanki hem gündüz hem gece.
İşte, bir yelkenli daha!
İçinde ki kişiyi seçebiliyorum bu kez
Bulutların arasından dik ışınlar gölü yeşilleştiriyor
Yüzeye yakın bir yerde, oda ne?
Bir deniz anası, beyni ve kalbi yok
Çok uzun yaşar deniz anaları ama benimde
Beynim ve kalbim olmasa bende çok uzun yaşarım
Görüntü değişti, başka bir yerdeyim
Tuz gibi yere serpilmiş ince, ışıl ışıl kar taneleri
Karlar eriyor, eridi, bu ne şimdi?
Bir demir yolu, görüyorum onu, etrafı yeşil
Ama bir tren yok görünürde.
Belki gitti, belki gelmedi, bilmiyorum
Siyah, kara bir kedi, gözleri sarı siyah
Avıymışım gibi bana bakıyor
Her an üzerime atlayabilir
Ne yapmalıyım? Kaçsam mı?
Kedi kayboldu.
Şimdi de atlar çıktı, iki taneler,
Bir siyah bir beyaz, koşuyorlar
Neyse ki bana doğru değil.
Bir kapının önündeyim şimdi de
Her yerine kitap dizilmiş, her yeri kitap
Etrafı ve duvarları kitap, kapı bile kitaptan olma.
Kapıyı açıyorum, aman tanrım…
Ne kadar da çoklar
Balonlardan söz ediyorum, göğe salmışlar
Yarın sabah uyandığınızda, gökyüzü yerine
Onun her yerini kaplamış binlerce ve rengarenk
Bir sürü balon görebilirsiniz, seveceksiniz.
Şimdi neredeyim?
Duman rengi, duman da var, burası boğucu.
Bir bisikletli geçiyor yanımdan
Bisikleti küçük kız sürüyor, arkasında da
Ondan daha küçük erkek kardeşi, ikisi de mutlu.
Onlar gitti, gri bulutlar geldi, yağmur yağacak
Aşağı da uzun, yeşil otlar ve kırmızı çiçekler
Güvercinler geldi şimdi de, tam sekiz taneler
Oynaya oynaya çatıya uçtular.
Buda ne? Huninin içine doğru döne döne akan
Su misali, deniz kendi kendini yutuyor
Mektup var, yanında çikolata, ip ve makas, tuhaf.
Su parçacıkları buz tutmuş, öylece parlıyor
Mavi bir zemin var, üzerinde plak, dönüp duruyor
Yine buz çalıları, buz tomurcukları, donan göller
Pembe dağlar , pembe gök ve pembe ağaç.
Kuşlar bile pembe, uçuşuyorlar.
Gidiyorum buradan.
Gidemiyorum.
Önümde sarı turuncu taş duvar
İşte bu!
Yönüm, pusulam haritam var!
Yaşasın.
Şimdi gidebilirim işte.
Yıldırımlar mor kırmızı, gürültülü endişe verici
Hava , içim kadar kapalı.
Pastel boyalar, fırçalar, renkler yere dökülmüş.
Üstü kırmızı, kenarları kırmızı, dibi siyah
Tuhaf bir geçit, bir tanecik lamba var, oda sönük.
Neredeyim?
Bir deniz kıyısına çıktı geçit
Etrafımda deniz yıldızları, deniz kabukları
Beyaz ve turuncu, şekilleri acaip.
Şimdi de başka bir yerdeyim,
Deniz anaları, hemde binlerce
Bana zarar verirler mi?
Bu kadar ananın içerisine dalarsam
Beni sahiplenmek için birbirleri ile savaşabilirler
Onlar görmeden kaybolmalıyım.
Nihayet kente geldim, bildik, tanıdık kente
Binalar ve yağmur damlacıkları
Burayı sevmedim.
Bezelye görüyorum ama eriğe de benziyor
Kavrulmamış kahve ve pişirilmiş kahve
Içebilir miyim? Ağzım dondu, tadı da berbat.
Yoruldum,
Beynim tutmaz oldu,
Yolculuk buraya kadarmış.
5.0
100% (9)