5
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
994
Okunma

Yalnızca kadınlar, dişi varlıklar ve kainat değildir doğurgan olan,
Yalnızca sanat, bilim, somut veya soyut varlıklar değildir doğurgan olan,
Aslında doğanlardır bütün bunlar, bir anadan doğmuş gibi.
Bir mekanizması var ki aklın, doğurdu;
Çiçeği, hayatı, yaşamı, insanı, doğurdu bütün kâinatı.
Akıl, akıl...
Akıl öyle doğurgan bir varlıktır ki, doğurduklarına bile nice nice hiç bitmek bilmeyen doğumlar yaptırdı.
Akıl, akıl...
Akıl öyle bir döngü yarattı ki, asla kısır değil, bilakis doğurgan bir döngüydü bu.
Bilmece mi dersin...
Bulmaca mı dersin...
Her doğan sonsuz bir sorgu âlemiyle doğdu.
Akıl, akıl...
Akıl kendini sorguluyor
Akıl kendi eserini sorguluyor
Akıl bilmediğini doğuruyor
Akıl hep kendisiyle tartışıyor
Akıl hep kendine takılmış
Üzüncü, sevinci, algısı, herşeyi kendisinden olma,
Akıl, akıl
Dönme dolap gibi dönüyor, dönüyor, dönüyor...
Şu nice kahır çeken cihan
Şu, dokunsan ağlayacak olan devran
Şu ürkünç kainat, evren
Bir nota, öyle bir nota ki
Doğum çığlığına çağrışım gibi
Aklın yeni doğumları
Günışığı
Karanlık madde
Günbatımı
Varolan herşey, herşey
Aklın, kendisiyle sessiz dansı.
Akıl, gerçeğin ıssız frekansı
Keşfedilmemiş.
Yollara düştük
Kayıplarımız oldu
Yeni gelenler oldu
Yürüdük, sandıklarımıza doğru
Yedik, içtik
Güldük, ağladık
Korktuk, güvendik
Akıl bizi öyle bir çıkmaz yola sokmuş ki,
Bir kapı ortasında sendeleyip, kararsızca bir girip bir çıkma gibi, deliler gibi başımıza bu, yolun sonunun başındaki kapıya getirdi.
Odadan odaya girmek gibi
Sözgelimi şu doğum ve ölüm.
Giriyoruz çıkıyoruz, giriyoruz çıkıyor.
Ama bilmiyoruz nereye girdik biz
Nereye çıkacağız...
İşte!
Akıl, ilk önce bizi ve bütün varlığı varetti, sonra bu varlıkları kendine hapsetti. Bütün bir evreni, hani şu düştüğümüz yollarda, vakti öldürmek kadar, meraktanda, sorguladık durduk. O neydi, bu neydi, şu neydi, nedendi, amacıydı... Bilemedik ki.
Aklımı hissediyorum, aklımı anlıyorum şimdi.
Bir blöftü herşey
Bir tuzaktı
Bencilliğin zavallı kurbanları
Akıl bizimle alay etti, akıllarımız.
Ve bu hâlâ sürüp giderken
Birşey gelmiyor elimizden, çünkü
Öyle tasarlanmışız, çaresiz.
Ben mutlak yolun peşindeyim
Kendimi cevaba değil soruya adadım
Yolu değil, yolculuğu sevdim
Seyrettim onları seyrettim
Bir güzelin gamzesindeki uçurumdan aşağı kimbilir kaç kez düştüm,
Yüzünde ki tıpkı bahtım gibi kara olan benini seyrettim,
Yüzünde ki ben, ben değildi
Gönlü, yüzü gibi güzel değildi
Seyrettim sevdim seyrettim yinede.
Yolculuk bu ya, mecburen devam ettim, gittim, gittim gittim.
Bir yandan kimi zaman gülerken yüzüm, çoğu zaman yandı içim.
Şimdi de sıra onlara gelmişti çünkü
Onlar ki
Yoksullar
Hakları çalınanlar
İşçiler
İşsizler
Açlar
Hakkını arayanlar
Onlar ki, elinden hayatı çalınanlar veya çalınmak istenenler.
Seyretmek bile içler acısıyken
Ya yaşadıkları nasıl bir acıydı?
Hem bir gamzeli güzelin hemde onların acısı içimde yandı.
Ama dedim ya ben mutlak yolun yolcusuyum, devam ettim yola, seyire...
Doğurgan döngü
Yola çıktığım yere götürecek beni
Biliyorum .
Ben aklın bilinmezini arıyorum
Kullanamadığımız kısmını.
Orada ne var bilmiyorum
Niye arıyorum onuda bilmiyorum
Ama kullandığımız kısmından bıktım usandım,
Aklımda bütün kâinatı dolaştım
Bir tür kaos hakimdi aklın bu kısmına
Burada ölüm - doğum
Burada yapım - yıkım vardı yalnızca.
Ama yinede devasa birşey bu
Yani ceviz kabuğunda evren var
Peki ceviz ağacında ne var?
Aklımız bizim ceviz ağacımız
Aklımızın şuanki kullanabildiğimiz kısmı, ceviz kabuğu ve içinde devasa bir evren var,
Aklımızın kullanamadığımız kısmı ise ağacın tamamı, kimbilir içinde nasıl miniminnacıktır bizim şu devasalar...
Doğurgan döngü
Bazen hayatını durdurur
Herşey, herşey durur
Aklın durur, fikrin durur
Evren durur, kalp durur
Bir bataklıkta geride görünen yalnızca parmak uçlarınmış gibi bir his sarar etrafını, boğulmak üzereymişsin gibi.
Havadaki oksijen sanki bitmiş, zaman durmuş, her bir şey kendi özelliklerini unutmuş gibi, hissettiğin bir his yalnızca etrafında olan.
Beklemediğin bir şey olmuş gibi, sanki milyarlarca insan, caddelerde yürürken, birbirinden bağımsız olarak aynı anda kaldırımlara çöküp, daha önce düşünmedikleri birşeyleri düşünmeye başlamış gibi, bir his.
Bu yoldan kurtulmanın bir yolu yok mu dercesine...
İronik ve dehşet verici bir derinlikle.
Ancak olmadığını anladıklarında veya öyle sandıklarından dolayı, herşey yeniden canlanıp, yolcular yollarına devam ederken, bir ben kalmışım kıpırtısız, adımsız, ayaksız. Yolda cüzdanını düşüren ve onu arayan bir adam gibi. Cüzdanın içinde asla olmayan birşeydi hayatın anlamı. Kalbimin, aklımın içinde hayat anlamsızdı ve yolculuğum onu aramaktı. Bütün bunlar budalalıktı...
Çünkü anlam ve onun gibi her kavram, doğurgan döngünün ölü doğan çocuklarıydı. Yaşayanlar ona ulaşamazdı. Böylece anladım anlamsızlığı, hayatın anlamını.
Uçsun kuşlar göklere!
Doğa işini yapsın
Canlılar işini yapsın
Herkes, herşey işine baksın
Tatlı, ılık bir yaz günü
Veya serin soğuk bir sonbaharda
Bütün mevsimlerde ben
Yolculuğuma devam ediyor olacağım,
Ey sonsuzluk, beni hatırla!
Ey aklın bilinmezi, beni hatırla!
Doğurgan döngü devam ettikçe
Ben sizin şarkınızı söylüyor olacağım
Ben yine yollarda olacağım
Bitmek bilmeyen bir arzuyla
İşime bakacağım bende,
Ve sizsiniz benim bütün işim gücüm uğraşım...
Not: Doğurgan döngü adlı bu şiirim, öğleden sonra kısır yerken aklıma gelen bir şiirdir.
7şubat pazar
22:20
2021
Tokat
5.0
100% (10)