1
Yorum
13
Beğeni
5,0
Puan
1255
Okunma

ne ben isaydım
Meryem’in doğurduğu
çarmıha gerilen
ne sen Züleyha
Yusuf Yusuf diye
bir ömür aşka evrilen
kirli bir çağda
hayal kırıklarıyla yoğrulan
enkazda bulduğum
gözlerine sis perdesi inmiş
yorgun ve hırçın bir kısraktın
içinde öl(dürül)müş
çocuğu arıyordun
asırlar boyu
bilmediğin bir iklimde
görmediğin bir çift göze
delice vuruldun
ben rüzgârların saçlarını
güllerin dikenlerini
serçelerin kanatlarını
nefeslerini kelebeklerin
okşuyordum
fatihası okunmuş
toprağı bol ölüleri
alıp alıp önüme koyuyordun
oysa kapattığım kapıları
cennet dahi olsa
bir daha açmayacağımı bilmiyordun
aldığım her solukta
adını zikrediyordum
avuçlarımı açtığım her anda
duamdın
durmadan durmadan boğuyordun
şüphe sokaklarını
arşınlıyordun adım adım
gecelerce yürüyordun
ama olmayan bir izi sürdüğünü
nedense çok sonra anlıyordun
güçsüzlük sayıyordun ağlamayı
sırtını dayayacağın
bir gölgen bile yoktu
kimliğinden başka
ben ise hayata kayıtsız gibi görünüp
nice dağları eritiyordum gözbebeklerimde bilmiyordun
soruyordun
sordukça açılıyordu
boğazında düğümlenen sözcüklerin iplikleri
hikayelerim yoktu benim
dinlerken gerçeklerimi
derinlerde çok derinlerde
bir çocuk ağlıyordu duyuyordun
ağlama sevincini
paylaşıyordun benimle
sesinden öpüyordum
uzun uzun susuyordun
zamanla çiçeğe yürüyen su misali
kökünden dalına
damarlarında dolaşan
bir panzehire dönüyordum
durup durup
kılcal damarlarından öpüyordum
dudaklarımda şiire dönüyordu
mürekkebini dilime emziriyordum şiirin
sana anne oluyordum
her gece uyumadan
meleklerini sağlı sollu
başucuna konduruyordum
seni uyuyor
sana uyanıyordum
gözlerin karanlığıma kandil
sonsuzluğa uzanan yol gözlerin
açtım iki yana kollarımı
göğsüm sana mabed
gel ve koy başını
bizde dirilsin cennet
yürüyelim aşka ilelebet
Necat Uslu
5.0
100% (4)