Duygularının denizinde üşüyünce
Dengesiz dalgaların arasında
Terkedilmiş limanlar ararsın
Kurşun yaralarını
Marangozların sardığı mahallenin eteklerinde
İçindeki zelzeleler
Richter ölçeği aramaya çıkmıştır
Boyaları eskimiş zamanları
Gölgelere taşıyan bir duvarın dibinde
Biz bunu unutabilirdik
Gerçekten unuturduk
Oklar yuva yapmasaydı yüreğimize
Biz unuturduk herşeyi
Boynumuza geçen ipi
Yüzülmüş çıplak bedenlerimizi
Yanmış yüzlerimizi
Ellerimizi unuturduk
Kuruturduk yüreğimizi asardık bir esvap ipine
Çiçeklerin solduğu bahçede
güneş saklardı kendini
Sevmezdi bizi bir daha
Çıkmaz sokaklarda yüreğimize oturmuş koca bir taş
Ağırlaştırır nefesimi
Ay çiçekleri size ne oluyor böyle
Eğmiş boynunuzu naz mı ediyorsunuz geçen güne
Yaşamın çıplaklığını unutur insan
Yaşamın kendisini
“
umudu yitirmek yakışmaz” gibi bir lafın ardında
İnsanlar kelebekler gibi
Kendisini çeken ışığa koşarken
(Durup düşünür bazen)
Bu
dünya niye böyle
Masanın dört ayağı var mesela
Taşısın diye mi bütün yükünü
Komutan emir ver anlatsın
Kaç adam yaraladı askerin bugün
Kaçı alır yarını
Korku refleksmidir
Kurşuna dizilirken bir insan
Gözünü niçin kilitler birbirine
Ben dursam o bağlanılan direkte
Kurşunlar yuva yapmazdan önce
Hepsi de değil
Bazıları delip geçiyor böğrümden
Sesini mi duyardım ateşlenen silahların
Yoksa acısını mı sinir uçlarımı yırtan mermilerin
Komutan işte böyle
Velhasıl
İyi şeylerden bahsettirmiyor içimden geçen rüzgar
Baharda hep ılımandır oysa
Kokusunu katarak kendine
Yüzümü okşar