1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1010
Okunma
İnsan çölünün en kuzeyinde
Kağıttan kayıkların altından geçiyor diyalektik
Zamanı taşıyarak ırmaklardan
Kaldıracın öbür ucunda okyanusları taşıyan dünya
Hep ağır basıyor benden taraftaki sevdalı bulutlara
Kendimi iknaya bir ses arıyorum, kısa şiirselliğin uzağında
“karşıdaki taş köprüyü geç, ikinci söğüt ağacından sola dön. Ne görüyorsun şimdi?”
Geride bıraktığım çocukluğum orada mı hâlâ
Göz yaşlarımı kattığım çeşmenin yanında
Kendimi bırakıp gidişime mi ağlıyor
Bu yüzden sarhoşluğum
Bu asfalt
Çiçek kokularının yerine
Genzimizi yakan bu amonyak
Umudu yitirmek yakışmaz yine de
Akvaryumdan bakan balıklar gibi; alık
Kendimi tanımak için kendimle yatıyorum
Sarıp kendimi duygularımın sıcaklığına
Bazen ölüyorum kendimle
Katmadan kimseyi tek kişilik bu duale
Uzanıyorum bir tabuta
Taşıyorum kendi kendimi her ölenle
Dedim ya tek kişilik bir dual
Soran ben, yanıtlayan ben
Toparla benden geriye ne kalmışsa
Buğdayı, balığı birde yaban eriğini
Evin gölgesini
Duvardaki dedemin resmini
Hüzünleri sol cebine, sevinçleri diğerine koy
Karışmasın birbirine
Soluklana soluklana aşacağız şu karşıdaki dağı
Ödünç aldığım ciğerlerimi
Giderken ben götüreceğim
Acılarım
Ah! acılarım
Sızlıyorsunuz kendi çaresizliğinizde
Yeşilin sarıya dönüşünü andırıyor bu haliniz bir yaprağın içinde
Fırtınalar patlarken yüreğimin bir köşesinde
Son nefesimle elveda diyeceğim
Güzel şarkıların son bölümünde hüzün sarar yeryüzünü
5.0
100% (4)